Yeter

0
124
Yeter Öyküsü
Yeter Öyküsü

Yeter’in daldaki kurumuş bir karadut gibi sallanan cılız bedeni üzerinde sabah güneşi onu uyandırmak istercesine oynaşıp duruyordu… Gözlerinin tüm canlılığı gitmiş, o umutsuz üzgün bakışlar sanki mıhlanmış kalmıştı. Onbeş yaşın tüm diriliği hala üzerinde ama bitkin, solgun bir biçimde usul usul onu görenlerle alay eder gibi sallanıyordu.

O sabah Yeter her zamanki gibi sabah erkenden kalkmıştı, kalkmıştı ama hiç de mutlu değildi. Korka korka yatağından sağ tarafından doğruldu. Sol taraftan kalkmak günah! Çünkü sol omzundaki melekler üzülür, sana günah yazarlar. Hocanın dediği gibi ilk sabah okunacak dualarını okudu. Zaten yatarken ve yataktan kalkarken, her namazda, duadan ve salâvattan sonra istiğfarların en büyüğü olan duayı günahlarının af olması için ağlaya ağlaya okurdu. Eğer ağlarsa daha inandırıcı olacağını düşünürdü. Ardından bu düşüncesinden korkardı, tekrar başka bir tövbe duası ederdi. Çünkü bu O’nu aldatmak gibi bir şeydi. Hoca bunu sıkı sıkı değneğini sallayarak, ağzından tükürükler saçarak söylemişti. Onun ateş saçan gözleri içini titretir. Tanrıyı derinden yüreğinde hisseder, onu affetmesi için tekrar bir dua daha okurdu. Geçen camiye girerken unutmuş ilk adımı sol ayağı ile girmişti. Hocanın çığlığı ile gelmiş. Günü af olmak için dualarla geçirmişti. Anasına ‘hoca ödev verdi’ diyordu. Çünkü anası biraz günahkârdı. Onu anlamıyordu. Anasına göre namazını kıl, yüreğini temiz tut, İslam’ın şartlarını yerine getir, yeterdi. Ama öyle değildi. Hocadan iyi mi bilecek, diye düşünüyordu.

İlk sağ ayağını atarak odadan çıktı. Sağ ayağı ile çömdü, sofraya oturdu, sağ eline aldı ekmeğini, ağzına sağ tarafıyla ilk çiğnemeye başladı. BU arada dualarını içinden okuyor, dudakları kımıl kımıl kımıldıyordu. Dudakları titreşen kırmızı iki uçuç böceği gibiydiler. Anası tam ateşe su döküyordu ki Yeter koştu anasını cin çarpmasından kurtardı. Tekrar bir dua okudu. Gitti cami duvarını 3 kez öptü.

Öğle namazı için odasına girdi. Pencereden uçsuz bucaksız sarılığa baktı. Horoz vakitsiz inildercesine kısaca öttü. Usulca günahlarının affedilmesi için bir dua mırıldandı. Bir günah işleyip işlemediğini bilmiyordu ama yine de ne olur ne olmaz diye duasını okudu. Cağa gitti ne olur ne olmaz diye iyice yıkandı gusül abdestini aldı. Donunu çıkarmadı. Cinler görür diye. İlk sağ ayağı ile cağdan indi. Sonra cağı yıkadı. Kirlere cinler gelmesin, diye. Üstünü hızlıca giyindi. Namaza durdu. Kulaklarında tavukların gıdaklaması, uçuşan kuşların cıvıltıları ile namazını kıldı. Önce sağa sonra sola selam verdi. Tespihini aldı. Anası aşağıdan bağırıyordu, hayvanlara yem vermesi için.

-Dualarım bitince gelceeemm…

Yeter aslında iş yapmak değil de sokakta arkadaşlarıyla oynamak isterdi. Ama koşarken memeleri sallanır, günaha girme korkusu onu durdururdu.

Akşam tüm dualarını okudu. Gece boyu duasını devam ettirdi. Sabah günahlarını affolmuş bir şekilde kalkmak istiyordu. En son kıyamette yüzü ay gibi olsun diye duasını okudu. Huzur içinde uykuya daldı. Gece yarısı bacak arasında ıslaklıkla uyandı. Kalktı, ışığı yaktı. Kan gördü. İçi titredi. Buna bir anlam veremedi. Büyük bir günah işlemiş, duaları kabul görmemiş, diye düşündü. Korku ve üzüntüyle usulca ahıra gitti, ipi aldı. Şehit sayılması için 25 kere dua okudu.

PAYLAŞ
Önceki İçerikKamagra Jel Yorumları ve Satış Siteleri
Sonraki İçerikTürkiye’nin İlk Video Sanat Dergisi Yayında
Berrin Akıncı Nalbantoğlu
Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Çoğrafya Fakültesi "Felsefe Tarihi" bölümü mezunudur. Uzun yıllardır MEB'e bağlı okullarda felsefe öğretmenliğini devam ettirmektedir. Felsefenin yanı sıra resim ve edebiyatla yakından ilgilidir. Ressamlık ve öykü yazarlığı deneyimleri bulunmaktadır. Bunların haricinde felsefe, edebiyat ve resim üzerine yazar ve düşünür...