Sevgi Apartmanı 3. Bölüm

0
297

 ‘SARILMAMIZ GEREKİYOR!’

  ‘ELBET BİR GÜN!’

Kendime geldiğim de Datça Devlet Hastanesindeydim, yatağımın başında iki tane ‘Polis memuru’ İfademi almak için gözlerimin açılmasını bekliyordu. Kendime gelmiştim fakat gözlerimi bilerek açmadım.

  Memurların kendi aralarında konuştuklarını duydum…‘Ne yapıp ne edeceğiz, bu çocuğu gözaltına alacağız.’ diye.

  O ara kapı açılıp kapandı, ‘İlçe Emniyet Müdürü’ Emre Bey’… Daha önceden tanışmışlığımız var birkaç ‘küçük’ kavgadan odasına gitmiştim oradan tanıyorum kendisini…

    İki polis memurunu’ da karşına almış olacak ki söylenmeye başladı;

‘Siz ne yaptığınızın farkında mısınız lan, kimi hırpalamak için bekliyorsunuz biliyor musunuz?’

  Polislerden muhtemelen rütbeli olanı cevap verdi;

 ‘Müdürüm, bu herif mütahit Selçuk beyin oğluna saldırmış alkollü iken. Karakolda ifadesini alıp salacağız, biz de zaten.’

Emniyet müdürü Emre;

‘Siktirin gidin lan! Gözüm görmesin sizi, ben alırım ifadesini. Rüşvetçi pezevenkler!’ diye çıkıştı polis memurlarına…

 ‘Adalet diye savunmaya çalıştığınız kitap; okuyucusuna göre işine gelene göre, değişiyor! Bu adam Muğla emekli Cumhuriyet başsavcısı Adnan beyin oğlu. Bülent Çetin. Adnan Bey adalet için kıdeminden olmuş adam. Siz ise böyle bir adamın oğlunu sırf zengin piçini dövdü diye sorguya alıp hırpalayacaksınız he isterseniz bir deneyin de ne ile karşılaşacağınızı bir görün.

Gözümü açacaktım, açmaktan utandım yine babam vardı götümü kollayan… Çünkü “emekli Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Adnan Çetin, soyadı gibi kendisi de çetin adamdır” diye anlatır ara sıra konuştuğum amcalarım. Bana kalırsa bir katildir, hem de annemin katilidir.

Ben babamı sileli yıllar oldu, annemin öldüğü gün ben babamı da kaybettim… Kim ne derse desin, herkes benim anlattığım gibi bilecek. Benim babam da yok, annem de…

  Gözlerimi açmaktan utanıyordum, ta ki Emniyet Müdürü Emre sağ elimi tutana dek. Emre sağ elimi sıkıca kavradı. “İyi misin?” dedi, önce sağ sonra sol gözümü açtım. “İdare eder Emre abi…”

-Endişelenecek bir durum yok oğlum, ben hallettim hepsini ifaden de hazır, imzalayıp hastaneden çıkışını alacağız.

-Olmaz abi!

-Nasıl olmaz?

-Olmaz işte, bırakalım kitapta yazan neyse o uygulansın. Gerekirse alıp sorgulasınlar beni içerde. Ben haklıyım abi.

-Sen haklı olabilirsin ama buranın da asayişi benden sorulur ve ben ne dersem o olur. Al imzala şunu.

Diyerek bir ifade tutanağı verdi elime. Sol elimi kaldıracak oldum ki serumun hala takılı olduğunu fark ettim. Sağ elimle kâğıdı alıp yatağımda doğruldum. Emre abi kâğıdın altına diğer elinde tuttuğu dosyaları vererek, “Al, bunun üstünde daha rahat imzalarsın” dedi. Kâğıdı imzaladım okuyabilecek gücüm yoktu. Her şeye hazırdım belki de. İmzaladığım tutanak beni yüzde yüz suçlu ilan edecekti… Bilmiyorum pek önemlide değildi açıkçası… İnceldiği yerden kopsun artık o ip, inceldiği yerden kopsun da bende kurtulayım, vicdanım da kurtulsun.

     Vicdan azabı çok başka bir şeydir, ne var olan sistem üzerine kurulu adalet terazisine ne de ilahi adalet terazisine konulabilir bu azap. Hepsinden, her koşulda tüm ağırlıklardan ağır kaçar vicdan azabı… Fazla uzatmayacağım, kâğıdı imzaladım. Emre abi ifade tutanağını elimden alırken elime bir şey sıkıştırdı, kulağıma yanaştı:

“Al yanında bulunsun işsizsin, baban yolladı” dedi.

   Maddi olarak zor durumdaydım ne verdiğine bakmadan zarfı cebime atıp;

 “Eyvallah abi, kalkıp bir iş bulayım bunu da ödeyeceğim geri. Babama yollayacağımdan emin olabilirsin” dedim.

      Emre abi bir şey demedi kalktı kapıda bekleyen polis memurlarına yöneldi. ‘İfade hazır savcılığa gönderin.’ dedi.

    Ben ise yattığım yatağa tekrar uzanacak iken yatağımın sağ üst köşesinde duran masada titreşimde olan telefonum çalmaya başladı. Uzanıp telefonu elime aldım arayan Adran’dı…

‘- Efendim.

-Sana ihtiyacım var Bülent!

-Hemen mi?

-Evet hemen.

-Neredesin peki?

-Evdeyim.

-Geliyorum.’

     Elimdeki serumu çıkarıp yataktan kalktım, acil servis odasından çıkıp çıkışa doğru yöneldim. Çıkışta hazırda bekleyen birçok taksici vardı birine atladım:

‘-Sür abi.

-Nereye?

-Çınarcık sokak, Sevgi apartmanı.’.

Taksici sol elinde izmarite yakın kalmış bir sigara ile taksinin direksiyonuna iki eli ile yapıştı ve hastane önünden sert bir dönüş yaptı. Dikiz aynasından bana bakarak.

‘Hayrola ne bu telaş?’ dedi.

‘Kazanmakla uğraştığım biri var ve şuan ben onu kazanmadan o kendisini kaybedebilir abi’ dedim.

Çınarcık sokağa vardık, apartmanın önünde indirdi beni.

Karşıda ki ‘Adem Tekel bayii’ açıktı. İçeri girdim;

‘-Abi kolay gelsin.

 -Sağ ol Bülent buyur.

 -Abi iki bira bir karışık çerez bir Winston White.

 -Abi cim hayırdır sigarayı değiştirdin galiba.

 -Yok abi yok kendime almıyorum, ben sigarayı bıraktım.

   Adem abi istediklerimi poşete koydu, Emre abinin cebime sokuşturduğu zarftan taksici için çıkardığım yüz liranın geri kalanını da Adem abiye verdim… Caddenin karşısına geçtim apartmana girdim, asansöre bindim. Kat iki…

      Asansörden indim daire üç zile bastım.

Adran kapıyı açar açmaz bana sarıldı. İç çekerek.

‘Bülent’ dedi.

‘Efendim?’

‘Sana çok ihtiyacım var.’

   Adran başını omzuma yaslayıp ağlamaya başladı.

‘Ne oldu? Dedim.

   Kolları boynumda, başı omuzumda bir yandan sarılmaya devam ederken kapıyı kapatarak oturma odasına geçtik. Adran’ı sakinleştirip koltuğa oturttum.

 Siyah poşetten aldığım biralardan iki tanesini dışarda bırakarak dolaba yerleştirdim, mutfak tezgâhına bıraktığım iki birayı alarak Adrana

Döndüm;

‘İçersin dimi?’

‘Olur.’

Biraların birini Adran’a uzatıp karşısındaki koltuğa geçtim.

‘Ne oldu, neden aradın bu gece beni? Dedim.

‘İhtiyacım vardı.’

‘Neye?’.

‘Sarılmaya!’

‘Hangimizin ihtiyacı yok ki?’

‘Öyle sıradan bir sarılmaktan bahsetmiyorum ama Bülent.’ dedi.

 ‘Ne oldu birden bire?’

‘Mustafa’yla kavga ettik’

 ‘Konu ne peki?’

‘Hamile olabilirim, reglim gecikti.’

‘Bunun için mi tartıştınız.’

‘Evet’

‘Vurmadı dimi o orospu çocuğu sana! Bak vurduysa söyle gideyim sıkayım kafasına.’

‘Yok, saçmalama.’

‘Sen gerginsin son birkaç gündür belki de ondandır reglinin gecikmesi.’

‘Bilmiyorum Bülent, tek bildiğim şey sana sarılıp, yanında güven içinde uyumak istediğim.’

Derin bir iç çekip sigara yaktım. Adranada uzattım.

Adran sigaranın markasını görünce tebessüm etti.

‘Benimkinden almışsın.’

‘Sen seviyorsun, diye’

‘Sarılınca her şey geçecekmiş gibi, sarılınca bunca derdi unutacakmışız gibi dimi?’ dedim.

‘Tam olarak öyle.’ Dedi. Sigaralar bitti, birbirimize sarıldık koltuğa uzandık…

           Adran’da kaldım: Aylar sonra…

SON