Vivaldi’nin dört mevsim konçertosu ya da Dede Efendi fasılları beni benden alıp götürdü; ta ki uzaklara bir yere bıraktı. 16.yüzyılda geziniyorum, adeta… 1533 -1603 yıllarında İngiltere Britanya Krallığında söz sahibi olan I. Elizabeth sanata sanatçıya çok büyük hürmet göstermiş kendisini hicvedip eleştirenlere karşı son derece tahammül göstermiş onlara hoşgörüyle davranmıştır. Bu sanatkarların başında da William Shakespear gelir. Döneminde olduğu kadar kendisinden sonraki dönemleri de etkisi altına alabilen tiyatro üstadı Shakespear de kraliçe hakkında yeri geldiğinde eleştirinin dozunu kaçırmıştır. Böyle olmasına rağmen kraliçe bizzat oyunlarını izlemeye gelir, yapılan eleştiriler karşısında sanatçının elbette bir farklılığı olacak,farklı düşünce tarzına sahip olmasını destekliyorum, şeklinde yorumlar yaparmış. Bu hoşgörüye sanata duyulan hürmet denilir. Sanatın gücü bir kraliçenin gücünün üstüne geçebiliyorsa o ülkede düşünce özgürlüğü var demektir. Sanat, yalnızlıkla kalabalığın arasında sıkışmışken en bunaldığımız zamanda bizi alıp dünyanın ötesine götürür. Sonlu yaşamda sonsuzluğu sanat ile elde ederiz. Bir resim bir yazı bir şiir gibi nice el emeği göz nuru zanaat çalışmaları bizi olduğumuzdan çok daha güçlü kılar, bizi var olan her negatif düşünceden arındırır.

Geçenlerde TRT Nağme Radyosu’nda Rüya Gibi programını dinliyordum. Belgin Gök Murat Kadir Gök Ankara Radyo sanatçılarının hazırladığı sanat müziği ruhen de iyi geliyor. Aynı fikirlerde bir dinleyici Belgin Hanım’a ,’ sizi dinlerken panik atak hastalığımdan kurtuldum’, demiş. Hakikaten sanat böylesine bir güçlü iksirdir ki zaman içerisinde değiştiğimizi kendimiz de fark ederiz.

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz kraliçenin de sanat ve sanatçıya duyduğu ilgi ve onlara gösterdiği anlayış da sanırım biraz önce bahsetmiş olduğum iksir ile ilgilidir. Ülkesine hükmeden bir kraliçenin gücünü sanattan alıyor olması şaşırtıcı gelmiyor. Sanat ile terapi sanat ile şifacılık insanlık tarihi kadar eskidir. İbn-i Sina çoğu tedavisinde musikinin kullanılmasını önermiştir. Bir su sesi bir kuş sesi de kendi içinde bir müziği barındırır. Kelimelerin tınısı tılsımı notaların dansı bize iyi gelir,çünkü çok daha iyi sağlıklı ve güçlü olabiliriz.Sanat bu kadar değerliyken bizim kendi ülkemizde hakkettiği değeri bulamıyor oluşu hem üzücü hem de endişe vericidir. Sanat siyaset dilini yumuşatabilir sanatın sesi siyasetin sesinden daha çok çıktığı zaman işte o zaman o ülkede sanatın gücünden bahsedilir, tıpkı I. Elizabeth dönemi gibi…