Kupa Şövalyesi – I

0
345
Kupa Şövalyesi – I

Sinema dünyasının şairi olarak tanınan Terrence Malick;  kendi kontrolünü ve bakış açısını filmlerine yansıtan film yapımcısı veya yönetmen. “Kupa Şövalyesi”, “Hayat Ağacı”, “Aşkın İzleri” gibi fimleri arasında görülen pek çok ortak nokta yönetmen kimliğinin belirli çizgileri hakkında ipucu verirken, tarzının genel hatlarını oluşturduğu avangart sinema kültürünün de eğilimlerini açığa vuruyor.

2015 yapımı “Knight of Cups” (Kupa Şövalyesi), romantik ve modern bir seyyahın dönüşüm macerasını konu alıyor. Montaj; müzik ile örtüşen diyalog ve seslendirme sayesinde film, insan ruhunun ötesinde anlaşılması gereken ve geniş bilgi gerektirmeyen, duygusal rezonanslı bir deneyim duygusu yaratıyor.

Sinemada modern teknikler ile Beat etkisinin artalanlarının birleşiminden oluşan çalışmalara imza atan Malick filmlerinde (deneysel) sinema tarzının öncüsü olan Stan Brakhage etkisi görülür. Soyut ekspresyonizm, Beat edebiyatı ya da diğer savaş sonrası hareketlerinin etkileri Brakhage’in modern avangart sinemasının temelini oluşturur. Titreşme efektleri, aydınlık ve karanlık karelerin değişimi ve görünebilir kare ile birleşme yerlerinin yarattığı fizyolojik stres izleyiciye saldırır/hissettirilir. Hem bireysel hem evrensel, temsili ve soyut, yüzleşmeci, kaçınmacı bir anti-savaş beyanı…

Avangart sinema; lineer değildir ve dilden bağımsızdır. Yatay yapılardan kaçınarak dairesel ya da dikey yapılara meyleden deneysel sinemacılar, bilimsel rasyonalitenin, organizasyonel entegrasyonun ve teknik ustalığın teknokratik yapılarını savuşturarak büyük bir sanatsal, bireysel ve ekonomik özgürlükle ödüllendirilmiştir.

Tesadüfi kompozisyonun önceden belirlenmiş formdan üstünlüğünü vurgulayan Brakhage’in stilindeki Beat etkisi doğaçlama unsurlarını, bilinç akışı tarzı ve avangard şiirlerinin uçuşkan havasını çağrıştırırken; Malick’in fiminde yine dört mevsim içinde çekilen, farklı uzunluk ve hareket hızına sahip ağaçların ve göğün dikey panları; doğanın içinden geçilen kamera hareketleri görülür. Bu kamera hareketleri sıklıkla o kadar hızlıdır ki konuyu bulanıklaştırıp soyutlaştırır.

Filmin düzensiz ritmini; gösterilen ve gösterilmeyen bilgiler arasındaki geçişler oluşturur. Gerçekliğin kendisi direkt filmde yer almaz ve Brakhage gibi, Malick de bu eksikliği telafi etmez.  Direkt, görsel bir yüzleşmeden ziyade, kişisel ve psikolojik tepkiler işlenir, gerçeklik bunun üzerinden çıkarılmaya çalışılır. Seyirci olarak olan bitene oyuncu Christian Bale tarafından canlandırılan genç bir Hollywood yazarı olan Rick’in gözünden bakmakla yetiniyoruz; ama geri planda gerçekten neler oluyor; mesela karşılaştığı tüm diğer kadınların gerçek yüzleri ve hikayeleri ne bilmiyoruz.

Hikayenin ilerleyişi adına, filmin serilmesi; anti-kahramanımızın yaşam gücünün giderek eksilişini ve yeniden arayışa yönelişini temsil eden; her biri tarot destesinden bir karttan esinlenerek tematik bölümlere ayrılarak sunulur. Filmin tarot kartları kullanımıyla ilgili yorumunu da yine yenilikçi fikirleriyle Beat kuşağı döneminin ilgi ve merak alanlarında aramak gerekir. Beat hareketinin öne çıkardığı Zen, Dharma, Budizm, Mistisizm (Gizemcilik) öğretilerini keşfeden gençler dünyayı artık, siyasetin ekonominin ya da akademi kuramlarının ötesindeki bilgilerle açıklamaya çalışıyorlardı. Bu anlayış; şiirden, müziğe, resim ve sinemaya, sanatın ve düşünce dünyasının her alanına sızıyordu.

Tarot; insanlık tarihinde üç bin yıl geriye uzanan, insanlığın ilk bilgeliğe daha yakın olduğu dönemlerden kalan kadim bilgelikti. Seksen sekiz kartlık tarot destesi, yaşam yolculuğumuzda yer alacak başlıca değişimlerin yer aldığı bir hikaye barındırır. Astrolojide temsil edilen elementlerle yapılandırılan tarotta; her bir elementin sembolleri vardır; hava; keskin zeka ve entelektüel düşünceyi, toprak; üretimi ve maddeye getirmeyi, ateş, sezgileri ve içgüdüleri, su elementi ise duyguları temsil eder.

Genç, yakışıklı, başarılı bir yazar olarak pek çok şeye erişebilme imkanı olmasına rağmen Rick, şu anda hayatının en iyi versiyonuna sahip olmak için gerekli tüm araçlara sahip olan, ancak “kendisinin” ve “diğerlerinin” duygularının ve arzularının üzerinde bir atalet hissi yaratmasına izin veren bir adamdır. Kupa Şövalyesi, Rick’in haz peşinde koşan, doyumsuz ve cansız haldeki sanatsal ruhunun içinde bulunduğu mücadeleyi, yolculuğunda ait olduğu ve varmak istediği aşamayı temsil eder.

Çocukluğunda Rick’in babasının kendisine anlattığı bir hikaye ile başlar film.

Genç bir prens, doğunun kralı babası tarafından Batı’ya, Mısır’a bir inciyi bulması için gönderilir. Denizin derinliklerinde olan inciyi… Ama prens oraya vardığında halk, ona bir bardak doldurup verdi ve hafızasını kaybetti. Prens kralın oğlu olduğunu ve inciyi unuttu. Ve derin bir uykuya daldı ama kral oğlunu unutmadı. Haberler, elçiler, rehberle göndermeye devam etti.”

Part –I Sonu

PAYLAŞ
Önceki İçerikBiz Kurum Olarak Kuş Pohunu Çok Önemsiyoruz!
Sonraki İçerikKupa Şövalyesi – II
Beyza Dut
Beyza Dut; Sanata ve duygulara dair olan ne varsa yaşamın merkezine alınmasında bir sakınca görmeyen biri… Lise yıllarını İstanbul-Çemberlitaş’ta, üniversite yıllarını Çanakkale’de geçirdi. Bir süredir online mecralarda yazılarını paylaşıyor. İstanbul’da yaşıyor. Halen İstanbul Üniversitesi ‘’ Uluslararası Medya’’ programında master yapmakta olup, tam zamanlı olarak uluslararası bir stratejik araştırma merkezinde Göç ve Medya üzerine Araştırma Asistanı olarak görev almakta. Tiyatro eğitimi ve deneyimleri de bulunuyor ve pek çok gönüllülük esaslı faaliyetlerde bu deneyimlerini projelerine yansıtmıştır. Şiir yazmak ve resim çizmek en sevdiklerinden…