Aşk Nereye Kadar?

1
92
Aşk Nereye Kadar?
Aşk Nereye Kadar?

Kaç saattir bekliyordum? Öğleden sonra son kez konuştuğumuzda-ki ona göre sondu bana göre değil- bittiğini kabul edememiştim. Bir kez daha düşünmesini neredeyse yalvarırcasına istemiştim. Bilmiyorum, belki çok vicdansız değildi veya nasıl olsa görüşmeyeceğine emin olduğu için mi-asla bilemeyeceğim-denerim demişti. Bütün gece evde olacağımı ve bekleyeceğimi söyleyebildim.

Akşama kadar ayaklarımın beni nerelere götürdüğünü fark edemedim. En son evimin sokağında buldum kendimi. Sokağa girmeye cesaret edemedim önce. Olur da biri görür Ayça nasıl? diye sorarsa Ya köşedeki bakkal Suat Amca Ayça kızım nerede? Derse. Ya Elif abla anlamış gibi bakarsa. Nefesim daraldı daha sokağın başındayken. Hava kararmak üzereydi. Biraz daha gezinsem öyle gelsem diye geçirdim içimden. Sokak sakin görünüyordu sanki. Koşsam hiç olmayacak daha çok dikkat çekerdim. Çaresiz kafamı kaldırmadan yürüdüm eve kadar. O sokak ne kadar uzun geldi öyle bana.

Eve girdim. Daha girişte yere çöktüm. Bir sigara yaktım. Kül tablasını gidip alacak derman yoktu bende. Kaç sigara içtim saymadım. Tek bildiğim her taraf kül ve izmarit doluydu. Gelir miydi? Arar mıydı? Vazgeçer miydi? Dolaba yöneldim. Önce bir bira aldım yetmez dedim tekrar kalkıp gelmektense iki tane alarak geçtim içeri. Birini koltukta oturmuş içmişim diğerini pencere önünde. Camdan dışarıyı izliyordum gelirse diye. Bilirdim Ayça’yı, aramaz geleceği varsa gelirdi. Ağzım bira kokarken dilim dualar okuyordu. Ne garip. Ne kadar çaresiz?

Bir yıldan fazlaydı beraberliğimiz. Sevmiştim işte. Onsuz olamam farkındayım. Ellerim yüzümdeydi. Parmaklarımın kokusunu aldım bir an. İğrendim kokusundan ama bir sigara daha yaktım. Pencerenin dibine çöktüm. Küllük yine dolmuştu. Bu kaçıncıydı? Ne kadar çok kül tablam varmış?

Bir ara canımın acıdığını fark ettim. Parmaklarıma baktım. Tırnaklarımı hangi ara bu kadar kanatmıştım? Yara bandı sarmam iyi olurdu en azından şu iki parmağıma. Kim uğraşacak? Yüreğim kanıyor parmağı kim ne yapsın?

Gece yarısını geçmişti. Kaç bira daha içtim sayamıyorum bile. Sızmaktan korktum. Gelirde kapıyı çalarsa ve duymazsam? Dış kapının dibine çöktüm yine. Bekledim dakikalarca. Bütün akşam bekliyordum zaten. Asansörün her sesi bir umut yankısıydı benim için. Ayak sesleri! Ayak sesleri yaklaşınca Ayça olsun diye içimden gökleri inletiyordum. Uzaklaşıyorsa karşı komşuya gidiyor diyordum. Belki? Evet ya belki Ayça’dır o da üzülmüştür ve karşı komşumuz Nazlı ablaya gidiyordur. Önce onunla konuşacak ve bizi o barıştıracaktı. I ıh.

Karnım ağrımaya başladı. Çok açtım. Dolapta vardı elbet karın doyuracağım dünden kalan yemekler. Keşke bir tost olsaydı. Yapabilirdim. Gücüm olsaydı. Beklemek insanı çıldırtabiliyor. Açsam aç, ölecek değilim ya. Zaten ölmüşüm aslında. Gelmeyecek. Vay be. Demek bu kadar kolaydı onun için.

Salona geçtim çaresiz. Neredeyse sürünerek. Bir sigara daha. Sonra bir tane daha. Elimdeki biraya baktım bitmek üzereydi. Diktim kafaya. Dolapta kalmış olması iyiydi. Yarın alırdım nasılsa. Gelip çöktüm koltuğa.

Yarıya kadar içtim. Kahve ne iyi olurdu bunun yerine. Kafamı toplamam gerek. Kahve yapacak gücüm olsa ne olurdu sanki. Sarhoş olmak istiyorum ama olmuyor işte. Sehpaya koydum birayı. Uykum da yok. Gelmeyecek eminim artık. Bitirmiş işte. Beni düşünmeden üstelik. Ne haldeyim merak etmiyordur.

Saat kaç? Yuh 01:00. Süleyman nerede? Ya İsmet? Keyfileri yerindedir eminim. Onlar ayrı değiller sevgililerinden. Oysa ben tek. Kimsesiz gibi. Bu gece, hiç olmazsa bu gece tek olmasaydım. Sabaha daha sakin kafayla, daha doğru ve daha mantıklı hareket ederdim. Böyle zamanlarda kimse tek olmamalı.

Sigaram bitmek üzereydi. Birazdan çıkar alır geri gelirdim. Ben yokken gelirse? Ne gelecek bu saate kadar gelmeyen zaten gelmez. Gece olmuş zaten kimse görmez beni ve Ayça’yı sormaz nasılsa.

Derin bir ah çektim. Kapı çalındı aynı anda. İçimde bir çığlık yükseldi. Koşarak kapıya gittim ve hemen açtım. Gelen Ayça değildi. Yüzüne baktım. O da bana. Zuhal gelmişti. İki yıl kadar önce ayrılmıştık. Baktım öylece ona. Çok şık ve güzel görünüyordu. Kendi halimi düşünemedim o an. Ayça ile ayrıldığımızı duymuştu demek. Arada sırada karşılaşıyorduk. Ben görmezden gelirdim.

  • Girebilir miyim?

Dedi.

Çekildim kapının önünden. İtiraf ediyorum bu gece değil de dün gelmiş olsa ne işin var diye sorardım. Ayça’nın etkisini atmış olduktan sonra gelse yine aynı şeyi sorardım. Ama şu an ı ıh. Söylemeye dilim varmadı ama içimden “Ne iyi ettin de geldin. Ne kadar güzel geldin.” Dedim.

Elinde kartondan bir çanta vardı. Salona geçmesini işaret ettim. Karton çantayı sehpaya bıraktı. Elini çantanın içine soktu ve daha dumanı tüten koca bir kahve bardağı çıkarıp önüme koydu. Nasıl mutlu olmuştum anlatamam. Şaşırdım. Keşke Ayça’nın gelmesini kahve kadar istemiş olsaydım dedim içimden.

Tekrar karton çantaya uzandı eli. Peçeteye sarılı bir şey çıkarıp önümde duran sehpaya kahvenin hemen yanına koydu. Peçeteyi açtı. İki tost yaptırmıştı. Çift kaşarlı olduğuna emindim. Konuşamadım. Ayça geçmedi içimden bu defa.

  • Sen atıştır bunları.

Dedi.

Gözlerim dolmuştu. Yüreğim titredi onu izlerken. Karton kutunun dibinden küçük bir rulo çöp poşeti çıkardı. Parmakları arasında yuvarlayarak açtı ve birini kopardı. Bira kutularını ve küllükleri boşaltmaya başladı. Tosttan bir ısırık aldım. İnanılmaz güzel geldi tadı. Bir yudumda kahve içtim üstüne. Kahveye baktım nereden almış diye. Büyük boy almıştı. Çok hoşuma gitmişti. Dudağımda beliren gülümsemeyi görmüştü.

Topladıklarını mutfağa götürmek için odadan çıktı. Niye ayrılmıştık diye düşündüm. Bulamadım. Tek hatırladığım iki yıl önce ona devam etmek istemiyorum dediğim. Gelip karşımda oturdu.

  • Unutuyordum neredeyse.

Dedi.

Ben karton çantada ne var başka diye düşünürken. Kendi çantasını açarak bir paket sigara çıkardı ve sehpaya koydu. Elimdeki tosta baktığını sandım. Uzattım ona

  • İster misin?

Dedim.

  • I ıh.

Dedi kafasını sallayarak.

Çantasından bir şey çıkardı anlamadım. Yanıma gelince yara bandı olduğunu anladım. Tost boğazımda kalmıştı.  Gözlerimi yumdum. Gözlerimdekini görsün istemedim. Usulca kanamış iki parmağımı sardı. Dayanamadım ve sesim titreyerek sordum.

  • Neden geldin?

Bakmıyordu bana. Yara bandının ne kadar sıktığını kontrol eder gibiydi.

  •   İki sene sonra o gece kimse gelmedi dememen için.

 

1 YORUM