Söyle o babana “biz satmayız koskoca sarımsak tarlasını öyle iki tokada” diye biten bir dostluk hikayesi var bilir misiniz. Bilmeyenlere okumalarınız tavsiye ederim. Bu eski hikaye de bence asıl dostluğun temeli olan vefa işlenir. Evet vefa…

Hani şu bugün anlamını yitiren; kiminin “Hadi canım, vefa karın mı doyurur. Geçin bunları eskide kaldı bunlar” dediği vefa. Hep herkesin vefasızlığından şikayetlenip de, biraz dürüst olsak kendimizde de bulamayacağımız vefa. Haklısın ama işim çok bahanelerinin altına sığınıp, eş-dost-akrabalarımızı ihmal ettiğimiz, ama hep de ihmal edilmekten şikayet ettiğimiz. Araf 172-173 ile bildiğimiz Elest bezmin de ki sözümüz, yani imanın temeli  olan vefa. Sevgideki sadakat, yumuşak kalpliliğin füruzatı. İnsan olmanın ve insan kalmanın mihenk taşı vefa.

Kimine göre zordur vefa. Nitekim bir yazar “Vefa cefadır” der. Cefadır elbet. Kolay mıdır kısa yoldan para kazanmak varken Rabbine vefasından helali ve zoru tercih etmesi. Kolay mıdır ahir zamanın yoğunluğunda Sıla-i Rahim i gerçekleştirmesi. Hasta ziyaretlerini telefonla geçiştirmek varken, neden vakit harcayıp ziyarete gidilsin ki zaten(!).

Vefa cefadır doğru. Unutmuyorum bir tanıdığım bir anısını anlatmıştı. İşlerinin ters gittiği bir dönem. Borç harç, icralar kapıda. Eş dost akraba, kimi aradıysa bulamamış para. Düze çıkmış sonra. Tabi gerginlik ve buhranın verdiği psikolojik yorgunlukla şehir dışındaki abisini ihmal ettiğini hatırlamış. Abisini aramış sesini duyup biraz dertleşmek için. Abisinin olaylardan haberi yok tabi. Ancak birilerinden duymuş olacak ki telefonu “Bende para yok para için aradıysan” diye açmış. O zaman için henüz yeni sayılacak derecede tanıdığım bu kişi gözleri dola dola bana bunu anlatırken şunları ekledi. “ Ben ağabeyimi dara düşmeden önce sürekli arardım. Duygusaldır diye de durumumdan hiç haberdar etmedim. Dara düşünce onu ihmal ettiğim için de, rahatlayınca arama gereği duydum. Ve  duyduğum o söz benim hayatımı değiştirdi. Vefanın önemini o zaman anladım. Vefa tek taraflı olursa insanı yorar kardeşim. Ama yorulsak da, biz vefamızı yani insanlığımızı kaybetmeyip yolumuza devam etmeliyiz. Ben hala ağabeyimi ararım. Durumu çok iyi. Aradan yıllar geçti ve hala bana o dönemi nasıl atlattın diye bile sormadı. Ama önemi yok.” dedi.

Bunun gibi ne örnekler var değimli hayatta. Tıpkı yukarıda ki dostluk hikayesi gibi. Sadakatsizliğimiz nankörlüğümüzden değimlidir. Başımıza bir iş gelse kerametini aramak yerine Allah’ a hesap sorarmışcasına neden ben diyerek  Elest bezmin de ki o sözümüz unutuşumuzun nedeni de yine bu nankörlüğümüz değimlidir. Bir kahvenin 40 yıllık hatırları nerede kaldı. Nerededir bu. Bizi yetiştiren bu insanlarla beraber bu kavramda mı gitti. Daha 2 tokat dahi yemeden birbirimize sırtımızı dönmemizin nedeni nedir. Sarımsak tarlasına gerek duymadan, yani elimizde çuval dahi yokken yüzümüze kapıların kapanmasının nedeni yalnızca ahir zamanın koşturmacası olabilir mi?

Bilemiyorum. Ama sebebi her neyse. Allah bizi biran evvel bu dünyanın çilesi olan vefasızlıktan kurtarır umarım. Vefa sadece asil ruhlu insanlarda bulunan bir özelliktir demiş şair. Asaletinizi kaybetmemeniz ümidiyle.

PAYLAŞ
Önceki İçerikŞEB-İ YELDA
Sonraki İçerikNurettin İle Çok Konulu Mizahi Sohbet – 1
Avatar
1981 Ankara doğumlu. Hacettepe üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği mezunu. 10 yıldır farklı haber ve sosyal sitelerde deneme, şiir ve makale yazıyor.

1 YORUM