Söylence

0
109
Söylence

I.
ayrılık ellerinde hiç yok olmamış
yaprakları hiç açamamış
daha görmemiş gün ışığı, hatırı sorulmamış
yüreği bin bir türlü yangına gebe.

II.
Kaç kez itiraz etmişti? Bu büyülü yaz gecelerinden ona anlatacağı o kadar çok şey vardı ki. Böyle bir itirazda bulunsaydı, bilemiyordu. Son kez tekrarlamalıydı şimdi:
-… bir kez daha büyülü yaz gecelerinin anlatılabilmesi için…

III.
Yankıları uzak kentlerde duyulan susuşlarla, o tanımlanamayan buruklukla sarılı bir mevsimin içerisindeydi.
Sesini kuracağı cümlelerin içine saklayıp açıklamayı isterdi, yeniden tutunabilmek için. Uzak kentlerde ne çok isterdi yeniden tutunabilmeyi yaşama:
-hangi mevsimin söylettiğiydi bu?

IV.
Yüreğini ormanların kuytu köşelerine bırakmak isterdi hiç kimse bulamasın diye. Belki bir baharda toprağın canlanması ile onarılır diye. Ağaçlara, çiçeklere, böceklere imrenir diye:
-hiç onarılması gerekli bir yüreğin düş kurabildiğini gördünüz mü?

V.
Harflerin birleşmeye başladığı ilk anda. İlk anda kentin ilk gündüzünde. İlk gündüzünün ilk gecesine değdiği vakitte. Vaktin geç olduğu kavramını ilk yitirdiğinde. Yitirmenin sessizliğinde. Sessizliği bilip bir yaşam savunması verirmişçesine konuşurken. Konuşurken nereye gözlerini değdirdiyse. Gözlerinin değdiği her yerden geri çekilirken:
-solgun bir güz bekler.