SEVTAP ÇAPAN ile Tiyatro, Oyunculuk ve Seslendirme Üzerine Keyifli Bir Söyleşi

0
278
SEVTAP ÇAPAN ile Tiyatro, Oyunculuk ve Seslendirme Üzerine Keyifli Bir Söyleşi
SEVTAP ÇAPAN ile Tiyatro, Oyunculuk ve Seslendirme Üzerine Keyifli Bir Söyleşi

OYUNCULUKTA ASLOLAN “YETENEK!”

Sevtap Çapan, 1991-1995 yılları arasında Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk eğitimi alan ve son sınıftayken İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na girerek, profesyonel oyunculuk hayatına başlamış bir sanatçıdır. Birçok sinema ve televizyon dizilerinde de rol almıştır. Oyunculuk üzerine çeşitli okullarda eğitimler veren Çapan, aynı zamanda seslendirme sanatçısıdır. Oyunculuğunun yanında birçok sosyal faaliyetin içinde de yer alarak her anını başarılı çalışmalarıyla taçlandırmaktadır. Yaşamını sanata adamış olan Sevtap Çapan’la Sanat Duvarı olarak keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Sanat Duvarı: En çok ilham aldığınız oyun ve rolünüz hangisi oldu?

Sevtap ÇAPAN: Engin Uludağ’ın yönetmenliğini yaptığı “Bizans Düştü” oyunu ve o oyundaki rolüm. Bu oyun bana ceza oyunu olarak verilmişti. Rolüm ise figürasyondu. Resmen bayrak tutmuştum sadece 🙂 Ama benim en çok ilham aldığım rol ve oyun bu idi. Ne Nataşa, ne Juliet, ne Linda ne de diğer başrolü olduğum roller ve oyunlar. Büyük bir başarı göstermiş ve ödüle layık görülmüşken en geriye çekilmiştim. Vazgeçecekken Engin Uludağ beni yanına çağırdı. “Yeteneklisin, gitme!” dedi. O konuşma benim rotamı belirledi. Sanatın içinde kalmamı sağlayarak beni dirençli ve daha çalışkan kıldı. Rolün büyüğü, küçüğü olmazın algısını iyice kazıdı beynime. Yıllar sonra ikinci ceza oyunum Yaprak Dökümü’ne hazırlıklı kıldı beni.

Bir oyuncu bazen daha küçük bir rolde daha çok büyür. Aslında canımı sıkan, rolün derecesinden çok yapılan haksızlıktı. Haksızlıklarla baş edebilmemin ilham kaynağı ve sadece sahnede olmanın hazzını yaşamayı öğrenmemin adımı “Bizans Düştü” idi. O düşerken ben yükseldim. 🙂

Sanat Duvarı: Sizinle birlikte oyunculuğu yetenek ve eğitim olarak ayırırsak, hangi başlık üstün çıkar?  

Sevtap ÇAPAN: Oyunculukta asıl olan “YETENEK!” Lakin yetenek tek başına bir şey ifade etmez. “EĞİTİM” şarttır.

Saf yetenek bilgiyle desteklenmezse gelişme gösteremez oyuncu. Kendini tekrara düşer. Sezgiler önemli olmakla birlikte bilinçle ve metodla role çalışmak oyuncuyu her daim üste taşır. Vizyon sahibi olmasını sağlar, yönetmenin kuklası olmaktan öteye taşır. Donanımlı olmak yeteneğin parlatıcı spreyidir. Tabii dozunda kullanmak önemlidir. Bazen bilgi de sezgiyi sınırlayabilir; Saf olana (yeteneğe) hizmet etmesi için var olduğunu unutmamak gerekir.  

Sanat Duvarı: Oyunculuk insana birçok pencereden bakma imkânı sunuyor, bambaşka bir hayatın içinde, kendiyle tezat bir sürü karakteri anlama, çözümleme fırsatı. Oynadığınız rollerin kendi karakterinize dokunduğu oluyor mu?

Sevtap ÇAPAN: Birebir benim karakterimle örtüşen bir rol oynamadım. Nitekim elbette bana dokunuyor roller, çünkü neticede hepsi bende şekilleniyor.

Sanat Duvarı: Tiyatroda sahnedeyken yapılan hata nasıl tolere ediliyor? 

Sevtap ÇAPAN: Bunu sözle ifade edebilmek epey zor 🙂 Hatasız oynamaya odaklanmak en iyisi 🙂 Ne var ki role ne kadar iyi hazırlanılsa da canlı performans sırasında hatalar her an olabilir. Bir oyuncunun sahip olması gereken önemli özelliklerden biri devreye giriyor burada; Pratik zekâ! Oyuncu hızlı ve o an içinde bulunduğu genel duruma (Oyunun konusu, sahnenin amacı, rolün psikolojisi vd.) uygun bir çözüm üretebildiğinde hata tolere ediliyor. Elbette o an sahnede bulunan tüm oyuncuların algı düzeyi, tecrübesi, metne, diğer rollere hakimiyeti ile konsantrasyon çok mühim. Eğer yapılan hata replik (oyuncunun sözü) hatası ise, yanlış söylenebilir, hiç söylenmeyebilir; O zaman bu replik hatası tuluat (oyun konusuna uygun bir doğaçlama) ile tolere edilir.

Herhangi bir olası hata, örnek verelim; Trak gelmesi – Oyuncunun bir anda her şeyi unutması – ya da antre kaçırmak – oyuncunun sahneye geç girmesi –ya da aksesuar (oyuncunun sahnede kullandığı eşya – bardak, telefon v.d-)  unutması gibi herhangi bir hata tolere edilemezse seyirciyle birlikte gülüyoruz zaten 🙂 Bu arada belirtmeliyim ki sahnedeki hata sadece oyuncudan kaynaklı olmayabilir, teknik bir hata yani ışık ve ses – efext ile ilgili bir hata ya da dekor (masa, koltuk vd.) parçasının kırılması, kostümün yırtılması da olabilir lakin bu tarz hatalar bile oyuncunun pratik zekası ile çözümlenerek tolere edilir çoğunlukla… Lakin durumu kurtaran sahne gerisindeki teknik adam da olabiliyor. Herkesin oyuna odaklanmış olması kafi…

Sanat Duvarı: Profesyonel Artı Sonsuz Tiyatro P.A.S adını taşıyan bir aile şirketiniz var, bağımsız bir tiyatronuzun olmasının iyi ve zor yanları neler?

Sevtap ÇAPAN: Evet, Tiyatro P.A.S kendi de sanatçı olan eşim Murat Batıkan Avcı tarafından kuruldu. Şirketin sadece baş harflerini kullanarak tiyatro adımızı oluşturduk. Ben çeyrek asırdır kurum tiyatrosunda oyuncu olarak yer aldım. Kurum tiyatrosunda sadece oyunculuk yapıp başka bir şeyle ilgilenmiyorsunuz. Kostümünüzü bile terzi giydiriyor. Bir eliniz yağda bir eliniz balda… Yönetmen ya da yönetmen yardımcılığı yaptığınızda yani sahnenin mutfak kısmında yer aldığınızda, orada da işler zorlaşabiliyor.

Sizin bağımsız dediğiniz kendi tiyatromuzun olması öncelikle harika bir duygu. İyinin ötesinde çünkü her şeye tamamıyla kendiniz karar veriyorsunuz. Seçilen oyun, oyuncu, teknik adam dâhil olmak üzere sizin inisiyatifinizde… Olması gerektiğine inandığınız bir sanat arayışı ve yaklaşımıyla hareket edebilmek ruhunuzu güçlendiriyor. Size karışan yok, özgürsünüz seçimlerinizde… En iyi kısmı bu lakin yeni bir oluşum yaratmak zor olan. Bekrauntlarınız (arka plan) ne kadar sağlam olursa olsun sanat dünyasına ve seyirciye kendinizi tanıtmak zorunda olmanız zor. Ya da onca yıla rağmen zorunuza gidiyor. İlişkileri yeniden şekillendirmek ve yeni ilişkiler kurmak gerekiyor. Çok zaman, çok emek istiyor. Doğru kişilerden oluşan güvenilir bir ekip oluşturmanın da zorluğunu görüyorsunuz. Herkes kendini, kendi çıkarını düşünüyor oysa sanatın çıkarı neyse orada buluşmak hedefi aslolan… Bu hedefte buluşulanlarla yola devam ediyorsunuz. Buluşamayanlara ise sepetini veriyorsunuz. Tak sepeti koluna herkes kendi yoluna 🙂 Maddi kısmı ise en zorlayanı ne yazık ki… Sahne – salon kiraları çok, çok yüksek! Kendi sahnemiz diyebileceğimiz bir salon kullanımımız var lakin daha çok kişiye ulaşmak için farklı sahnelerde oynamak gerekiyor. Velhasıl bağımsız – özel tiyatroda zorluklar daha çok olmasına karşın özgürce sanat yapıyor olmak iyi… Zorluklar aşılmak içindir, iyi olan ise her koşulda iyi hissettirir.

Sanat Duvarı: Oyunculuğunuzun dışında da çok aktif olduğunuzu biliyoruz, ne gibi sosyal faaliyetler içinde yer alıyorsunuz?

Sevtap ÇAPAN: Türk Kadınlar Birliği Beykoz Şube Başkanıyım. Kadın, çocuk ve gençler adına dünümüzü hatırlayarak bugünümüz ve yarınımız için çalışıyorum. İnsanlara en iyi bildiğim yolla kapılar açmaya çabalıyorum. Kültür ve sanat ağırlıklı bir iletişimle sosyal yapının gelişimini desteklemek, haklarımıza sahip çıkmayı sürdürerek sınırları genişletmek hedefim. Bu sebeple de pek çok sosyal faaliyete katılıyorum. Profesyonel ya da amatör ayırmaksızın olmam istenen her yerde olarak destek veriyorum. Yine belki bir kelime bir cümle beni beslerken birilerine ışık yakar umuduyla köşe yazarlığı yapıyorum.

Sanat Duvarı: Seslendirme işine nasıl başladınız?

Sevtap ÇAPAN: Konservatuar sınavlarına girmeden önce, liseyi bitirdikten hemen sonraydı. Lise arkadaşım pek sevdiğim Tuba Gürler (Pelister) TRT’de rahmetli Kahraman Acehan’ın asistanlığını yapıyordu. Benim sanata tutkumu bildiği için Kahraman Bey’e önermiş. O da gelsin demiş. Deneme kaydından sonra 1987 yapımı Kevin Costner’ ın oynadığı No Way Out – Çıkış Yok filminde sekreter karakterini konuşarak bu sektöre adım attım. Fakat konservatuar sonrası oyunculuk kariyerimin hızlı yükselişiyle vakitsizlikten devam edemedim seslendirmeye… Sektöre tekrar üç yıl önce dönüş yaptım.

Sanat Duvarı: Oyunculuk ve seslendirme alanına baktığımızda ne gibi avantaj ve dezavantaj görüyorsunuz?

Sevtap ÇAPAN: Oyunculuk ve Seslendirme öncelikle çok farklı alanlar. Her oyuncu seslendirme ya da dublaj yapamaz. Her Seslendirme Sanatçısı da oyuncu değildir. Bu sebeple avantajlar ve dezavantajları birlikte değerlendirmeye alamayız. Tek tek ele alalım isterseniz lakin bu cevap bitmez 🙂 Sadece şunu söyleyebilirim her iki alanda da bozulmalar mevcut genel olarak pek çok iş sektöründe bozulma var. Sanatın her kolu da bundan nasibini fazlasıyla alıyor. 21. Yüzyıla yakışır bir tablodan uzağız. Dezavantajları çoğunlukla kişiler oluşturuyor.

Sanat Duvarı: Genel sanat yönetmeni olarak bir tiyatro oyununa oyuncu seçerken ne gibi kriterlerlere dikkat ediyorsunuz?

Sevtap ÇAPAN: Tiyatro P.A.S’ın Genel Sanat Yönetmeni olsam da tek başıma karar vermiyorum. Verebilirim elbet lakin ben fikir birliğini tercih ediyorum. Seçici ekibimizin, hepimizin içine sinmeli. Öncelikle bunu belirteyim. Oyuncu seçme kriterimize gelince; Söyleşimize başlarken dediğim gibi aslolan yetenek! Yetenekli olmalı, eğitimli olmalı olmasa dahi eğitilebilir olmalı, tiyatroyu heves değil hedef seçmiş olmalı… Güzellik ya da yakışıklılık değil role uygunlu baz aldığımız. Tabii bunlar ilk başta, tiyatro adabı ve ahlakı konusunda da oldukça hassasız.

Sanat Duvarı: “Sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için mi?” Bu konuda sizin yorumunuz ne olur?

Sevtap Çapan
Sevtap Çapan

Sevtap ÇAPAN: Tiyatronun doğuşu M.Ö 6. Yüzyıl civarı desek, bu soru da yüzyıllardır cevabını arıyor sonucuna ulaşırız 🙂 Hala tartışmalı. Her çağın önem verdiği unsurlarına göre sürekli değişim gösteriyor cevap ta. Kendimce şöyle yanıtlayayım; Sanat toplumlara mal oluyor, bir dert anlatmak için yapılıyor, en önemlisi diğerinin görmediğine, işitmediğine, hissetmediğine “Sanat” deme şansımız yok. Sanatın sanat olabilmesi birilerine ulaşmasıyla mümkündür lakin sanat için sanat yapmazsanız da topluma ulaştırdığınız ne derece “Sanat” olur? Dolayısıyla; Sanat hem “Sanat” için hem “Toplum” içindir.

Teşekkür ediyorum sizlere. Keyifli bir söyleşi oldu benim için. Umarım okuyanlar da aynı keyfi alsınlar.

PAYLAŞ
Önceki İçerikYok Olan İstanbul Tuvallerde Yaşıyor
Sonraki İçerikİDSO DenizBank “ Bahar Konseri” Caddebostan Kültür Merkezi’nde…
Önder Aydın
Önder Aydın, Sanat Duvarı kurucusu ve proje yöneticisidir. Lisans eğitimine İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde devam ederken ara vererek Nazım Hikmet Akademisi Sinema bölümünde 2 yıl eğitim aldı. Ardından lisans eğitimini bitirerek İstanbul Aydın Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitime başladı. Eğitimci olarak başladığı iş yaşamını Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) ve Dijital Pazarlama Yöneticisi olarak kurucusu olduğu "SEO Gezegeni" dijital ajansında sürdürmektedir. Sanatın edebiyat ve sinema dallarıyla ilgilidir. Akademik çalışmalar yapar, sanat ile bilimi hayatının her alanınına uygular. İstanbul'un kaotik ortamını terk ederek İzmir'e yerleşmiştir.