Sessiz Dostların Sesi-7- Lâl

0
286
Sessiz Dostların Sesi-7- Lâl

“Hayal kuran” ya da “merhamet taşı” olarak da bilinen granat ailesinin çok sevilen bir taşıdır. Lal’in erkek türü koyu kırmızı, dişi türü ise açık kırmızı renktedir. Granat taşı, Lal taşı ve Garnet olarak da bilinir. Genellikle kırmızı olarak tanınmasına rağmen, pembe, sarı, turuncu, kahverengi , yeşli ve siyah olanları da mevcuttur. Özelliklerine göre değişik adlarla anılmıştır.

Sarı olanına seylantaşı, siyah olanına melanit, yeşil olanına grosular, kahverengi olanına tarçın taşı, yakut cinsine yakın olanına pirop, turuncu olanına spessartit denmiştir.

melanit

Melanit: Direnci arttırır, dürüstlüğü destekler, kalp ve boğaz çakralarındaki engelleri kaldırır. ( Yalan makinası olarak kullanılabilir.)

tarçın taşı

Tarçıntaşı: Öz saygıyı aşılar, suçluluk duygusunu ve aşağılık kompleksini azaltır.

( Psikologların işini elinden alabilir.)

pirop

Pirop: Canlılık ve karizma verir, yaşam kalitesini arttırır, kişinin yaratıcı güçlerini açığa çıkartır. ( Sanata ilgi duyan amatörlere duyurulur.)

yeşil lal

Yeşil lal: Bencillikten uzak bireyselliği destekler, huzur ve sakinlik verir, yalnızlık çekmeden kendi başınıza kalmanıza yardım eder. ( Boş yere uzak diyarlara gidip masraf yapmayın.)

spessartite

Spessartit: Anti-depresan olarak iş görür, akılcı düşünmeyi geliştirir, süreçleri analitik olarak çözmeye yardımcıdır. ( İlaç kullananlar sizin için, hemen edinin derim.)

Kırmızı Lal: Aşkı simgeler, kalp enerjisiyle uyumlu çalışır. Kişinin kendisine yönelik öfkesini kontrol etmesine yardımcı olur.

Kırmızı Lal

Lâl taşı güçlü, enerji veren, canlandırıcı bir taş olma özelliğinden dolayı şifa taşlarından biri olarak çok eski çağlardan beri kullanıla gelmiştir. Çakraları temizleyici, enerjiyi dengeleyici özelliğine ilaveten yaklaşan tehlikeleri haber verdiğine dair mevcut inanış onu koruyucu ve özel bir tısım taşı haline getirmiştir.

Kırmızı Lâl taşı özellikle aşka ve sadakate atfedilmiş ve cinsel gücü arttırdığına inanılmış, bir bağlılık taşı olarak kullanılmıştır.

“Yakut cinsinden parlak kırmızı renkli ve saydam bir cevher olan la‘l ham maddesi billûrlaşmış alüminyum oksididir (grena, spinal); Seylan taşı olarak da bilinir… la‘lin nar tanesi, erguvan ve pembe menekşe renginde göründüğü, yakuttan daha yumuşak ve daha açık renkte tabiatının mutedil, germî ve huşkî olduğu, kalp, zihin ve görme melekesine faydası dokunduğu, şehveti tahrik ettiği, üstünde la‘l bulunan kişinin korkulu rüya görmediği, sevdavî rahatsızlıklara iyi geldiği ve şerbet yapılarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.” (1) 

Lâl, kelime anlamı olarak “dili tutulmuş, konuşamaz hâle gelmiş, dilsiz” demektir. Eşsiz renginden ötürü bir şarap türüne de ismini vermiştir.

“La‘lin edebiyatta benzetme unsuru olarak kullanıldığı bir başka madde de şaraptır ve benzetme yönü yine la‘lin rengidir. Mey-i la‘l-gûn (la‘l renkli şarap), la‘l-i müzâb (erimiş la‘l gibi olan şarap), la‘l-i revân (akan la‘l, şarap), şarab-ı la‘l (la‘l renkli şarap) gibi tamlamalar bu ilgiyi gösterir: “İçelim la‘l-i müzâbı saçalım cür‘aları / Hâk-i gülzârı bugün kân-ı Bedahşân edelim” (Bâkî). (2)

Kırmızı Lal

Lâl bu özellikleriyle şiire, edebiyata konu olmuş, üzerine besteler yapılmış ve taş olma özelliğinin ötesine geçerek çok anlamlı bir kadın ismi olmuştur.

 “La‘l, Şark edebiyatlarında hemen daima sevgilinin dudağı yerine bir mazmun olarak kullanılmıştır. Şairler “leb-i la‘l” yerine mecâz-i örfî yoluyla yalnızca la‘l dediklerinde pembe dudak anlaşılır: “Canfedâ-yı la‘liyim bir dilber-i canperverin / İstemem ben Hızr’ın olsun çeşme-i âb-ı hayât” (Fuzûlî). Klasik şiirde la‘l kelimesi “dudak” yerine zikredilirken genellikle tamlama halinde bulunur:  La‘l-i dürefşân (arasından inci gibi dişlerin göründüğü dudak), la‘l-i kehrübâ (kırmızı dudak), la‘l-i meygûn (şarap renkli dudak), la‘l-i nâb (pembe dudak), la‘l-i şeker-bâr (tatlı sözler söyleyen dudak), la‘l-i gül-feşân (gül saçan dudak) bunlardandır: “Elin elimde saçın târumâr sinemde / Gözüm gözünde lebim la‘l-i gül-feşânında” (Tevfik Fikret).” (3)

Kırmızı Lal

Edebiyatta la‘lin kana benzetilmesi de yine rengi dolayısıyladır. Özellikle âşıkın kanlı göz yaşı la‘l kadar değerlidir. Ahmed Paşa’nın şu beytinde kan oturmuş gözler yakuta, akan yaşlar da la‘le benzetilir: “Uş eşk kârbân-ı Bedahşân-ı dîdeden / Rûm’a katar-ı la‘l ile dür armağan çeker.” (4)

Edebiyatta sevgilinin dudağı benzetmesiyle o artık bir taş değil gönle dokunan bir aşk sembolüdür. Lâl taşı renginden dolayı aldığı bu benzetmelerle kendi taş olma özelliğini bir mânâ haline getiren insanoğluna borçludur kanımca. Bugün ‘taş kalpli’ diye es geçtiğimiz bunca insan dururken sanatımıza yön vermiş Lâl taşına daha dikkatli bakalım derim, siz ne dersiniz.

Kaynak: Değerli Taşlar Kitabı; Judy Hall, lal

(1),(2),(3),(4) TDV İslam Ansiklopedisinden alıntılanmıştır