Sahibine Ulaşmayacak Mektuplar / “Benim Bütün Dualarım Sizinle…”

0
114
"Benim Bütün Dualarım Sizinle"

“incecikti
gül dalıydı
dokunsam kırılacaktı
dokunmadım
kurudu “(*)

Size bir mektup yazmak geçmiyordu aklımdan. Gelin görün ki, başka bir yolculuğa çıkmaya hazırlandığınızı öğrendiğim andan beri  yüreğim sizinle dolu. Adınız gibi güzel ve ince yüzünüz, gözümün önünden gitmiyor.
Yaşanırken sonsuza dek süreceği sanılan her duygunun çabucak yön değiştirebildiği, çoğu güzelliğin acımasızca unutuluşa terk edildiği şu dünyada, uzun yıllar öncesindeki sizin ve sevdiğinizin, yirmili yaşlarınızı sürdüğünüz zamana ait  fotoğraflardaki gibi hatırlıyorum sizi. Gencecik, neşeli, güzel yüzlü ve güzel yürekliydiniz ikiniz de. Ben ve dönem arkadaşlarım, henüz yirmili yaşlara varmamıştık. Aradan yıllar geçti, sanal dünyada gördüm sizi ilk kez, bu kez orta yaşı aşmıştık hep birlikte ama siz, hala çok güzeldiniz. Çok hasta olduğunuz söylendi ama, hiç yakıştıramadım fotoğraflardaki o güzel kadına.

Onca yıldır koca bir ömrü bölüştüğünüz -ki bizlerin de çok sevdiği- sevdiğinizi aradım bugün, yormaktan, üzmekten çekinerek  çünkü ben de geçmişteki ikinizin, uzak zamanlarına değinecektim bir biçimde. Bugünü bu şekilde yaşamak, yeterince zordu, her ikiniz için de… Sesi ile sevindi, neyi, nasıl diyeceğimi bilemedim. “Üzgünüm “ dedim. “Zor bir hayattı benimki, ama onunla çok mutlu bir kırk yılı paylaştık. Ölmek de yaşamak kadar gerçek ve doğal . Gideceğini biliyorum ve kabul ettim” dedi sakince… Çok sevdiği sizi anlatıyordu ve yüreğindeki sizi, hep orada, hep sevgiyle taşımak üzere hazırlık yapan, sevdiğinizin sesiydi duyduğum. Geride bıraktığımız o naif zamanları hatırladık birlikte.Televizyonun siyah-beyaz olduğu, evlerimizde televizyon olmadığı, ortak bir noktada bir araya gelerek, ekranda “televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız” yazana dek gözlerimizi ayırmadan ekranı izlediğimiz, uzay yolunu seyrederken, 2000’ li yılların teknolojisini hayal bile edemediğimiz, bugünleri çok uzak sandığımız, neşeli zamanlardan konuştuk biraz. Sizin sevdiğiniz, hepimizin değerli büyüğünün  güzel sesi ile şarkılar söylediği o zamanlardan. Sonraları, güzel birlikteliğiniz ile nasıl sevinmiştik, hiç unutmadım. “Babanı babam gibi severdim “ dedi. “O da sizleri” diyebildim. Doğru, çok severdi ikinizi de. “ Bizler hiç doğruluktan ayrılmadık, sizleri de hep sevdik “ dedi. “Biz de “ dedim “biz de ikinizi” .

“O yıllardaki seni de hatırlıyorum, tombik ve çok akıllı bir kızdın” dedi. “ Yok, akıllı sayılmazdım pek, kendimce disiplinliydim belki, ama kendimle tanışmamıştım henüz. Okuduğum kitaplardaki kadar biliyordum dünyayı.Ve bu kadar kırılgan değildim o yıllarda. Şimdilerde yüreğim pek çok ağırlığı kaldırmıyor,eski güzel günleri çok özlüyor, çabuk yaralanıyor” diyemedim. “Eh benim de yaşım elliyi geçti” diyebildim sadece.

“Ailene selamlarımı, sevgilerimi ilet, onları severdim “ dedi veda ederken. “ Sizi ziyaret etmeyi çok isterim “ dedim.” O gittikten sonra, bu şehirde kalacağımı sanmıyorum , başka ve sakin bir köşede olacağım, artık ne kadar ömrüm kaldı ise. Gelirsen, önceden ara ki burada olayım.”

Kıymetliniz kadar sakin kalamadım, görüşme sonrasında. sizi bu kadar derinden severken, sabırla ve cesurca cisminizin yokluğunu şimdiden kabullenişi dokundu içime.

O dönemden –ne güzel ki- bugünümde de olmayı sürdüren, başka bir değerli büyüğümü aradım, sizden konuştuk ve ben onun sesine tutundum umutsuzca
Sonra yine sizi düşündüm, mucizelere her zamankinden daha fazla inanan bir çocuk olmayı diledim.
Ve o şiir düştü aklıma:

“incecikti,
gül dalıydı
dokunsam kırılacaktı
dokunmadım
kurudu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.
ağaçlar bükmesinler n’olursun boyunlarını,
neden akşam oluyorum, tren kalkınca?
Kırlangıçlar, birdenbire çekip gidince,
mendiller sallanınca, neden tıkanıyorum?
öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki,
az önceki çiçekler, nasıl da diken diken.
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.
o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz.
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı.
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı.
kavaklara oklu yürek çizip duran, o çakı.
nerde şimdi. nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu.
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç…

(*)Hasan HÜSEYİN

PAYLAŞ
Önceki İçerikKendini Kendinden Doğurmak
Sonraki İçerikNereye Gitti Bu Ördekler?
Öznur Kanarya
İstanbul’da doğdu, fakat çocukluk ve ilk gençlik yılları Anadolu’nun güzel şehirlerinde geçti. En çok İzmit’i sevdi. Nitekim İzmit Lisesi mezunu olmakla övünür. İzmit’ten sonra sevdiği ikinci şehir Ankara’da, Mekteb-i Mülkiye’de okudu. Emekli Bankacıdır, hala benzer bir konuda çalışmaktadır. Bugüne değin okumayı, yazmayı, müziği hep çok sevdi. Gündelik yaşamın sıradan mutsuzluklarından bunaldıkça, sahibine ulaşmayacak ve ulaşabilecek mektupların yanı sıra, günü güzelleştiren büyük ve küçük şeyleri yazar amatörce. İstanbul’da yaşıyor ama bu şehre çocukluğundaki gibi aşkla bağlı değil. Bu nedenle, yakın bir gelecekte sevdiceği ile birlikte Ege’de, tercihan Datça’da yaşamayı düşlüyor.