Karaköy’de İki Yalnız

3
448
Karaköy'de İki Yalnız
Karaköy'de İki Yalnız

-Bir şarabın güzelleştirdiği kadınlar vardır.

Birde şarap gibi yıllandıkça güzelleşen kadınlar..
Kadehinin içine düşen her damlada aşk yudumluyordu sanki . Attığı kalbinden habersiz..
Bu kadını güzelleştiren şarap mı idi?
Yoksa şarabımsı tavırları ile yağmurum yıllanmış  şiir ezgileri ile mırıldandığı sesler mi saçlarında.
 Yağmurda ne kadar ıslandığımı fark etmeden
Öylece dalıp gitmişim bu ahenklere. Fakat yalnız olmadığımı bu yağmurda tek başına ıslananın ben olmadığımda fark edince anlamıştım nedense.
Onu yağmur ıslatıyordu ben şiir okuyordum..
Yabancıydı bu kız .. Acaba aşk’ ada yabancı mıdır?
O sütten ağzı yananlardanım lakin bunca zaman gidenlerin ayak izlerini doldurdum cümlelerim ile ..
İçeriye girdim oturdum bir çay söyledim .
İçmek için daha erkendi benim icin . Gün uzun gece kısa .
Gül'ü dikeni ile sevecek adamı toprağa gömdü kokun.. Yalnızlık , Kalabilmeyi becerebilene yakışıyor. Ölmek ise her yiğidin harcı değil... Bin kere ölmeyi yaşamak sanırdım. Bir kere öleni görmeden aşkı uğruna... Karaköy semalarında bir dert ehli, samimi bir Galata ve bir kaç hata sonrasında bekleyen aşk.
Gül’ü dikeni ile sevecek adamı toprağa gömdü kokun..
Yalnızlık , Kalabilmeyi becerebilene yakışıyor.
Ölmek ise her yiğidin harcı değil…
Bin kere ölmeyi yaşamak sanırdım. Bir kere öleni görmeden aşkı uğruna…
Karaköy semalarında bir dert ehli, samimi bir Galata ve bir kaç hata sonrasında bekleyen aşk.

Aşk aklımdan geçmiyordu . Taa ki göz göze  gelene kadar. Sanırım utandırdım onu. İzlediğimi farketmişti galiba masum bir tebessüm eşliğinde yerine oturdu . Dikkatimi çeken bir şey de şarap kadehini elinden hiç  bırakmaması idi . Fakat o tebessüm daha çok akılda kalıcı idi…

O an aklıma bir cümle geldi ceketimin cebindeki emektar not defterine işledim hemen..
-Gülüşüne yağmur damlası değse şiir olur
 Bunu bir ben bilirim birde gökyüzü..
Ben defalarca Yalnız kalmıştım Karaköy’ün yağmurlarında.Dostum Galata Kulesi ile birlikte ıslanırken bile böylesine cümle selinde yaş’lanmamıştı kalemim . Kalbimin beynime pompaladığı o kadar çok cümle vardıki acaba söyleseydim gidip bir kaçını anlayabilir mi idi beni?..
Farkındaydım edebiyat’ ın ne kadar sınırlarını zorlasam da Türkçenin dışına çıkamayacaktı sözcüklerim..
Uzun süre sadece göz ucu ile izlemek ile yetindim . Fikrimce utandırdığım için kendimi suçlu hissetmiştim . Fakat o  suçluluk hissine bir ödül mü idi üç saniyelik tebessüm?..
Derken şarabını yudumlarken onu bir kez daha izlediğimi fark etti olsa gerek yutkunmadan bir gülümseme ile karşılık verdi bakışlarıma. Anlamsızca karşılık verdim gülüşüne ..Gamzeleri vardı…
-Attığım adımda düştüğüm çukur olsun gamzelerin..
Bakışında anlam vardı . Gülüşü şiir saçıyordu fakat ben okuyabilmek için yakınlaşmalıydım
Derken garsonu çağırıp hesabı istediğini fark ettim. Ayaklandı gitmek için ama henüz şarabın son yudumu duruyordu kadehinde . Ne yapacagımı bilemedim sanki bende o kadehteki son yudum gibi duruyuyordum bakakalmıştım. O gidince bir başıma kalacaktım koskoca kafede..
Gitmeden son yudumunu ayakta içmesi bana beni hatırlatmıştı. Çantasını omuzundan çapraz asıp üzerinde 21 rakamı olan şapkasını takıp elleri cebinde dışarıya doğru yürür iken bir tebessüm daha göz kırptı gamzelerinden
-Gitmeler .. Ah şu gitmeler bi onları sevemedim bir türlü..
Arkasından baktım .. şiirsiz kalmış kafiyeler gibi.. Giderken bıraktığı ayak izlerini kafiyesiz cümleler ile dolduramazdım. Hesabı istedim anlamsız da olsa gittiği yöne doğru takip etmeye başladım. Yürür iken bi an geri dönüp beni farketmişçesine koşar adımlar ile bana doğru geldi . O an  Karaköy’ün sokakları beni sanki köşeye sıkıştırmış gibi idi. Hareketsiz kaldım fakat tedirgindim. Aklıma bir cümlelik heyecan geldi;
-İşte şiirime mısra olmak için
Bana doğru o minik ayacıkları yürümeye başladı
Ne olduğunu bile anlamadan dudağıma bir öpücük kondurup arkasını dönüp yürümeye başladı . Ama alaycı bir tavır ile bana güldüğünün farkındaydım ….
-Dudağından bir tat aldım Şarab-ın ızdırap tanrım ..
Peşimden gel dercesine arkasına dönüp bana bakıyordu o an içimde biriken tüm yangınlar sanki sönmüş gibi idi.
Bana tek bir cümle bile kurmayan bir kız neden beni öptü?
-Neden mi öptü ? Belki aşkı anlatmanın lisanı bir gülücüktür onun için .. yada sarhoştur yada delidir.. ama ben içmeden bir kadeh şarabı dudaklarımda yutkunmuştum…
-Türkçe-İngilizce-Almanca bilmiyor fikrimce.
Ben de zaten Türkçe dışında hiç iyi değilim.
Ama o da beni sevecekmiş gibi bakıyor.
Nasıl yapalım?
Gittiğimiz yöne doğru kaldırdım kafamı yine kadim dostumun o gülen yüzü ; hadi yine iyisin der gibi bakıyordu bana…
 O önden koşar adımlar ile giderken arkasına dönüp her bana baktığında kalbimin ritmini değiştirmeye cümle kiralıyordu..
Çok geçmedi dostumun yanına vardık saat daha öğlendi fakat bu kızla oturulup kahvaltıda bile içilirdi …
 Ona koşarak yanına yaklaştım anlamsızca;
-Nereye gidiyoruz dedim
Yüzüme baktı ve güldü eli ile benim müptelası olduğum restoranın ve benim oturduğum masayı gösterdi .. Gülmeye başladım .
 Ama onun gamzelerini her gördüğümde içimden şiir fışkırıyor fakat elim ile yakalayamayacak kadar pasif hissediyordum kendimi ..
 Şaşkındım fakat bi o kadarda tuhaf. Masaya oturduk saki yanımıza gelip ;
-Ne arzu edersiniz efendim dedi.
 Adını bile bilmediğim bir kızın karşısında oturmuş durmaksızın gülüyordum..
-En büyüğünden şarap getir kardeşim dedim.
Saki masayı hazırlar iken biz daha henüz tek kelime bile konuşmamıştık.. Gerçi ne konuşacağımı bile bilmiyordum..
Hangi şarap dudaklarından aldığım tadı verebilirdi ki… Daha bir kaç hafta öncesine kadar Aşkı uğruna canına kıyan bir genç ile aynı masada oturuyorduk..
Fakat bu kız hiç konuşmasa bile o kadar güzel şeyler anlatır gibi  hiç konuşmadan her şeyi paylaşır gibi idim.
Çok geçmedi doldurduk kadehi saki eşliğinde
-Daha ne kadar sarhoş olabilirdim?
Karşısında yeterince sarhoş gibi idim kaldırdı kadehini bana doğru gülümseyerek
-à la vôtre
 Bir dakika bu kız Fransızdı…
Dans ederken mırıldandığı ezgiler geldi aklıma … Kadehlerimizi tokuşturduktan sonra bir kere daha kaldırdım kadehimi Dostuma Doğru ;
-Sence olur mu dersin?
Bu gece cümlelerimi oluruna kaldırıyorum…



PAYLAŞ
Önceki İçerikŞehitlerimizi Kabul Eyle
Sonraki İçerikKaligrafi Nedir?
Mehmet Melik Uysal
Asıl mesleğimin barmenlik olmasına rağmen insanlarla iletişimsizliğimi kağıtlara konuşarak anlattım hep. Kimisi buna içine kapanıklık dedi kimisi kulaksız kalmak. Oysa sahteliği sevmediğimden kitaplara yönelip farklı yazılar çıkardım hep.Yaptığım meslek bana hangi insanlardan nefret etmem gerektirdiğini öğretiyordu. Edebiyat çocukluğumdu. Bir elin parmaklarının sayısını geçmeyen dostlarımla hayatı da edebi yaşamaya adadık. Yaşadığım engebeli aşkların en sonunda aradığım kadını bulmamda beni şiirlerin müptelası yapmıştı . Ve ben ilk şiirimi onun gözlerinde okumuştum..

3 YORUMLAR