İnternet’te Olmanın Dayanılmaz Hafifliği!

Konu her ne kadar da psikolog ve psikiyatr konusu olsa da herkesin iyi kötü bir düşüncesi vardır. İnternette olmak ve yer edinebilmek adına sosyal ağlar bir cennet. Kendine hesap açan bir anda ünlü veya en azından tanınmış kişi profiline sahip olduğu düşüncesine kapılarak olmayan bir doyum yaşamaya çalışıyor. İşin kötüsü reel anlamda çakılmak gibi bir kavramla karşılaşmadığı için de bu yapay duruma inanıyor.

Jonah Berger’in Contagius (Bulaşıcı) kitabı.

Rakamlarla konuşmak gerekirse Jonah Berger’in Contagius (Bulaşıcı) adlı kitabında yer verdiğine göre atılan bir tweet en fazla 100 kişiye ulaşıyor. Ulaşması okunuyor anlamına gelmiyor elbette. Aynı durum facebook ve diğerleri için de geçerli. Hit olmuş bir başlığa atılan tweet sayısı ortalama 20 bin. Yirmi bin tweet dört kelimeden oluşursa eder seksen bin kelime yani ortalama 300 sayfalık bir roman. Şimdi kaç insan vardır bir gecede bir roman bitirebilecek? Yoktur demiyorum elbette vardır. Gelmek istediğim konu attığınız bir tweet ancak o esnada aynı konu için ekranı o anda açan kişi tarafından belki okunuyordur. Ünlü falan değilsiniz kendinize gelin. Çok okunan biri de değilsiniz ayaklarınız yere bassın.

Ancak derdinizi anlatmak istiyorsanız bir blogunuzun veya web sayfanızın olması bir nebze bu işe imkan sağlar.

Gerçek sanallık!

İnsanlar sanal gerçeklik kavramını o kadar çok benimsemiş durumdalar ki gerçek olan sanal gelmeye başladı. Fizikçilerin çok fazla üzerinde durdukları paralel evreni, insanlar dijital dünyada kendileri yarattılar. Gittikçe içine kapandığını fark edemeyen bireyler yalnızlaşmaya başladığını göremeyecek kadar kör duruma geliyorlar dijital dünya içinde. İnternetin kesilmesi veya şarjın bitmesi durumunda adeta yoksunluk hissi yaşayan insanlar bunu inkar ederek güçlü görünmeye çalışıyorlar. Dijital dünya bağımlılık olmaktan çıkıp yaşam biçimi haline dönüşmüş durumda.

İlişki oyunları yükselen bir trend.

Yalnızlaşan insanlar bireysel ihtiyaçlar adına yine dijital dünyanın kendilerine göre nimetlerinden saydıkları ilişki oyunlarına yöneliyorlar. Bu işin öncüsü olan toplum Asya ülkelerinde. Japonlar’ın ilişkilerde olan başarısızlıkları ve tek kişilik yaşam tarzları bir dönem uyumak için üretilen yastıkların kollarının olmasına sebep olmuştu. Bireyler o kadar kimsesiz haldeydiler ki uyumak için yastığa sarılma ihtiyacı duyuyorlardı. Durum böyleyken bu tür oyunlara öncülük etmeleri şaşılası bir durum değil. Kendilerine sanal sevgili bularak ilişkileri olduğunu varsayan bu insanların ileride bu ilişkilere bağlanılması durumunda sonuçlarının nereye varacaklarını hesap edecek sağduyuya sahip olmadıklarını sanıyorum.

Celeste Barber gerçeği.

Avustralyalı Celeste Barber ünlülerin verdiği pozlarla çok ciddiye alındığını belirterek kullanıcılara oldukça etkin bir mesaj veriyor. Ünlülerin verdiği pozların aynısını yapmaya çalışarak iki paylaşımı gözler önüne sunuyor. Takipçi veya aynı poz için aldığı beğeni sayısı orijinal fotoğraftan daha fazla. Verilen mesaj iki türlü ele alınabiliyor. Ya Celeste’nin dediği gibi ciddiye almanın anlamı yok. Veya ne kadar komik duruma düşülebileceğini göstermek üzere.

Kendiniz zaten yeterince özgünsünüz ve birilerine göre mutlaka özelsinizdir.

Hoşça ve dijitalsiz kalmanız dileğiyle.