Düğünle Düğüm Arası Düş

0
61
Düğünle Düğüm Arası Düş

Duygularım allak bullak. Heyecanlı değilim, mutlu hiç değilim.Yine de nerede nasıl davranması gerektiğini bilen tüm iyi kızlar gibi benden beklenen şeyleri yapıyorum. Sürekli gülüyorum ve hayatım boyunca yaptığım gibi hiç sorun çıkarmıyorum. Birazdan kuaför randevum var, ardından bir dizi manasız hareketler yapmamı isteyecek o ukala fotoğrafçı gelecek ve gün boyunca bir süs eşyası gibi oradan oraya taşınacağım. Düşündükçe boğulacakmışım gibi hissediyorum. Bir elin gelip beni kurtarmasını, bir kabustan uyanır gibi uyanmayı ve hepsinin bir rüya olmasını çok isterdim. Her ayrıntıyı hayal etmiştim oysa. Gelinliğimden saçıma, makyajımdan, kuaförüme, düğün mekanına, dans şarkıma kadar hiçbir ayrıntıyı atlamadığımı düşünürken yanılmışım. Mutlu olup olmayacağımı hiç hesaba katmamışım.… Hadi ben yanıldım, hayatımın her alanını kontrol eden, evleneceğim adama kadar seçen annem de mi yanıldı. “Bu çocukla çok mutlu olacağına inanıyorum” derken, o hangi detayı atladı. Biraz daha bu gelinlikle aynı odada kalırsam öleceğim, kimseye görünmeden dışarı çıkıp hava alsam iyi olacak. Apartmanın kapısında duran bu adam da kim. Birini mi bekliyor acaba? Cadde ne kadar sakin bugün, sanki herkes bu büyük güne hazırlanmak için evine çekilmiş. Her şeye bir anlam yükleme huyum da rahmetli babaannemden kaldı. Milletin tek derdi benim evlenmemdi sanki. Şu kapının önünde gördüğüm adam, beni mi takip ediyor? Yok canım yolunda gidiyor işte beni niye takip etsin… arkama dönüp baktığımda o da bana bakıyordu ama göz göze geldiğimizde gülümsedi sanki. Ne ilgisi var adam belki bizim apartmana yeni taşındı, az önce de karşılaştık diye kibarlığından gülümsedi, ne yapsın ben bakınca başını mı çevirsin. Kibar biri demek, ne zaman taşındılar acaba hiç de dikkatimi çekmedi daha önce. Ah şu hayal perestliğim, adamla aynı apartmanda oturduğumuzu da nereden çıkarıyorum, durduk yere mevzuyu nerelere getirdim. Bir dakika ama o da aynı sokağa döndü, eğer beni takip etmiyorsa o zaman neden hala peşimde. Bu düğün dernek işleri psikolojimi fena halde bozdu, koca sokağı zimmetime geçirdim, sanki benden başkası bu yolda yürüyemez. Keşke biraz daha hızlansa, yanımda yürüse, belki ona merhaba der, beni mutlu etmek için etrafımdakilerin neler yaptığını ama yine de çok mutsuz olduğumu anlatırdım. Ne kadar yalnız hissettiğimi, saatler sonra kıyılacak nikahım için misafirlerin bile benden daha hevesli olduğunu anlatırdım. Anlamasa da olur, dinlesin yeter. Aslında bakışlarında o şefkati hissettim, belki de bugün beni bu cehennemin içinden çekip çıkarmak üzere gönderilmiş biridir. Omzuma dokunup dese ki “hanımefendi, hep başkalarını memnun etmek için çabalamış birinin mutsuzluğunu görüyorum sizde, hayatınızda bir kere olsun kendiniz için bir şey yapın ve eğer evlenmek istemiyorsanız her şeyi bırakıp benimle kaçın”… yok artık iyiden iyiye aklımı kaçırdım, durduk yere adamı beyaz atlı prensim yaptım bir de. Şurada oturup bir kahve içersem belki kafamı toplarım. Ama baksana hiç de tüm bunlar benim kuruntum değil, işte basbayağı adımlarını hızlandırdı! Ben yavaşladım, o hızlandı, ben neredeyse duracak kadar yavaşladım, onun nefes alışverişleri ensemde, eliyle nazikçe omzuma dokunuyor, başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor, boğazım kuruyor, nefes kesiliyor, zaman durmuş olabilir. Allah’ım sanırım hayatımı sonsuza kadar değiştirecek adamı bana gönderdin, teşekkür ederim. – Hanımefendi? – Evet, işte bana sesleniyor, şimdi arkamı döneceğim ve evet hayatının hanımefendisi olacak o kadın benim diyeceğim…

– Heyy, neler oluyor. – Dur ne yapıyorsun, çantam, çantamm. Dur dedim sana. Yardım edin adam çantamı aldı kaçıyor…. Hey…