Beden için acıdan uzak, tin için tasasız olmaktan başka bir isteği var mı ki? Acıyı dindirebilen, tasayı yok edebilen her şey ona sevinç verir. Doğa, doğa olarak, bundan başka bir şey istemez. Eğer bizim evimizde ellerinde geceyi aydınlatmak için meşale tutan heykeller yoksa, her yanı gümüşle ışıldamıyor ve altın parıldamıyorsa, gitar sesleri duvarlarını çınlatmıyorsa ne çıkar, bir akarsu boyunda, bir ağacın dalları altında, dostların arasında, taze çimenlerin üstüne uzanarak, kolayca ve masrafsızca, kendimizi dinçleştirebilmek, hele hava bize gülümsüyorsa ve mevsim yeşil otların arasına çiçekler serpiştirmişse… bize yeter. Doğa bir gün elbette cevabını verecek. Belki bugün belki yarın. Tüm olaylara şahit kalan, bir çocuğun gözyaşlarına, bir kadının acizliğine, bir adamın mahcupluğuna, kendi zenginliklerini arttırmak için kan dökmelerine, cinayet üstüne cinayet işleyerek zenginliklerini iki katına çıkarmalarına, kardeşlerinin cenaze törenleri onlar için haz konusu, yakınlarının sofraları kin kaynağı olmasına… Elbette bizler ses çıkarmadığımız zaman doğa buna yanıt verecek. Yoksa nasıl oluyor da bu durumlara şahit olup cevap vermeyecek. Tasasızca çıldırmayacak.

PAYLAŞ
Önceki İçerikÇocuk Maskem
Sonraki İçerikÇınaraltı Öyküleri –7/ Çocuk Palyaço
Kübra Zor
Marmara Üniversitesi Resim İş Öğretmenliği bölümü ve Tekstil bölümü öğrencisiyim. Felsefe, müzik, edebiyatla ilgili çalışmalara katılıyorum. Görüntü belgeligi üyesi olarak, belgeseller çekiyorum. Amacım yalnızca resim alanında uzlaşmak değil, resim yoluyla müziğin etkisine kapılmak, felsefenin ışığında yürümek, sanatın her alanına taşıyabilmek ve sanatlar arası o derin tünelden sapasağlam çıkabilmektir.

1 YORUM