Bu Öyküyle Ne Anlatmak İstedim 1: İnsomnia’nın Saati

0
554
İnsomnia’nın Saati

00:27

Aslında bir adam vardır sokakta. Dolaşıp durmaktadır. Pencereden bakarken gördüğümüz yüz kendi yüzümüzdür. Aslında şu saatte her şey belirgindir. Yani, aslında ilk saatlerde her şey normaldir. Çünkü, varoluşu sorgulayan insanın sorgulamanın başlangıcında he şeyi normal olarak algılaması söz konusudur. Aslında her şey vardır. Varlığın farkındalık söz konusudur. Gecenin ilk saatleri de bunu göstermektedir. Varlık,  başlangıçta kendi bedeninde var olmaktan ibarettir. Maddesel bir varlıktır.

01:48

.Kahve ve mazoşist ruh birbiriyle korelasyon halinde görülmektedir. Kahve içen bir insan uyumaz ve sorgulamaya başlar. Düşünmek aslında uykusuzlukla ilintilidir.

Ganj nehri de aslında arınmanın bir ifadesidir. Arınmak için yanmak gereklidir. Budist inanışına göre insan aslında necis bir varlıktır. Kan, irin vs. gibi pis şeylerin olduğu bir bedenden söz ediyoruz. Arınmak içinse yakılarak kül haline dönmek gereklidir. O küller de Ganj nehrinde savrularak arınır. Dört unsurda arındırma özelliği vardır. Su, ateş, hava, toprak temizleyici özellikte unsurlardır. Ateş de bunlardan biridir. Aslında cehennem ateşi de arındırıcı bir özelliğe sahiptir. Günah işleyen bir insanın cehennemde yanması demek aslında arınarak cennete girmesi demektir. Cennete ancak temiz olanlar girer. Cennete girmek için de arınmak gereklidir. Hiç olmak demek aslında arınarak gerçek benliğine kavuşmak demektir.

02:53

Kahveden geriye kalan tek şey özüdür. Bu aslında benlik dediğimiz ruhun bedenden sıyrıldığımızda ortaya çıkacağını anlatmaktadır. Ruh aslında suyla karışmış kahve gibi çamura batmıştır. Ancak bedenden sıyrıldığımızda ruh kendi benliğine ve arınmışlığına kavuşur.

Bach şahsen en sevdiğim müzisyenlerden. Plağını pikaba yerleştirerek dinlerken müzik hocasını hatırlaması aslında gerçek ile hayal arasındaki ayrımın ne kadar net olduğunu göstermektedir. Müzik hocası gerçektir ancak öykü dediğimiz şey kurgudur. Gerçekçi ögelerle buluşturulduğunda sanat dediğimiz olgu ortaya çıkar.

03:33

Lisede iş yerinde beyaz gömlekler giymek aslında normal bir şeydir. Ancak şahsen bunu deli gömleği giymekle eşdeğer buluyorum. Herkes aynı olmak zorunda değildir. Farklılıklarımız bizi değerli kılar. Fabrikasyon olmak aslında belli standartlar dahilinde yaşamamızı, aynı şeyi söylemek zorunda kalmamızı ve özgürlük dediğimiz yaşam biçiminin sınırlandırılmışlığı içinde kaybolmak ve tekdüze ve sıradan olmakla eşdeğerdir. Mantıksal olanla tekdüze arasında bir fark vardır. Mantıksal olarak doğru olanla felsefi açıdan doğru olmak arasında büyük bir fark vardır. Aslında aynı düşünmek zorunda değiliz. Ancak saygı duymak zorundayız. Her gün aynı gömleği giymekle deli gömleği giymek arasında bir fark yoktur. Çünkü aslında insan aklı şahsına münhasır olduğunda yerindedir. Karakter dediğimiz olgu da budur. Değişim karakterde olmaz ancak beyin değişebilen bir şeydir. Her gün aynı kıyafeti giyen birisi için monotonluk aslında farklı düşünmemeye hayata at gözlüğü ile bakmaya benzer. Aslında  “İşte yaftalamak buna derler!” Bu sözün öncesinde herkes tek bir ustadan çıkmış gömlek gibi olması demek aslında Allah’ın yarattığı varlıklar olduğumuz anlamına geliyor. Standart değiliz hiçbirimiz. Her birimizin bedeni ayrı ayrı. Parmak izimiz gibi. Herkesi aynı görmek aslında yaftalamak demektir.

04:15

Uyku ilacı kullanması gerekmektedir. Saat 4’e gelmiş ancak uyuyamamıştır.

05:05

“Hiçlik bir dipsiz kuyu gibidir, sonunu göremezsin!”

Aslında insan denilen varlık Tanrı karşısında hiç olduğunun bilincinde olursa yeniden doğar. Hiçlik denizinde boğulmak demek aslında yok olduğunun hiçbir şeyinin olmadığının ve aczinin bilincinde olduğunu düşünebilmektir.

06:00

Artık uykusuzluktan zihni yorulan insan saçma sorular sormaya başlar. Aslında absürdizmle bu durumu açıklayabiliriz. Varlığımızın saçma olduğunu savunan bir görüştür. Saçma olan hayatın kendisidir.

06:30

Saatin durması ancak sabahın da gelmesiyle bilinçte uyanma gerçekleşir. Aslında absürt olan şey saatin geç olmasıyla zihnin bulanıklaşmasıdır. Vakit geç olmuştur ve insan bunun bilincine vardığında uykusuzluktan saçmalamaya başlamıştır. Ancak hayatın kendisi saçmadır. Varoluşçuların en sonunda ulaştığı nokta hayatın kendisinin saçma olduğudur.

PAYLAŞ
Önceki İçerikAyrılık
Sonraki İçerikKorkun!
Dilara Pınar Arıç
26 Mayıs 1990'da İstanbul'da doğdu. Lisans öğrenimini Fatih Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı'nda burslu olarak gördü. Yüksek lisans çalışmasını Trakya Üniversitesi'nde Sünbülî Sinan'ın Menasik-i Hac adlı eseri üzerine tamamladı. İngilizce, İspanyolca bilmektedir. İnsomnia'nın Saati ve Gülümse Hayata adlı iki kitabı vardır.