Bir Çocuğun Gözünden Hayat

Yükselen dumanlardan bina görünmez olmuştu. Kapı basamağında beklemem devam ediyordu. Ne yapacağımı şaşırdım. Öksürmeye başladım. Bu sırada bir siren sesi duyuluyordu uzaktan. Apartmanın kapısından içeri girip merdivenlere doğru yöneldim. Üstüme üstüme koşarak gelen komşularımızı fark etmeden birinci kata gelmiştim. Kucaklarındaki çocuklarıyla birlikte deli gibi zıplayan annelerin peşinden bende geri dönmeye karar verdim. O sırada kapısı açık olan komşumuzu fark ettim. Kafamı içeri doğru uzattığımda tekerlekli sandalyede oturan adamı gördüm. Bir şeyler yapmaya çalışıyor gibi geldi bana. Sinirliydi belli ki. İçeri girmem gerektiğini hissettim bir an için. Yaklaştım yanına yavaşça. Beni görünce “Şunu arkamdan ittirmen lazım Onur. Balkona çıkmamız lazım” dedi birkaç kere. Hemen bunu bir görev kabul edip ağır bir pazar poşeti gibi olan tekerlekli sandalyeyi itmeye başladım. Balkonun eşiğinden geçirip çıkardım adamı. O sırada itfaiye ekipleri balkona yükselip ikimizi de aldılar. Ne yaptığımı anlamadan iniyordum halkın arasına. Herkesin beni alkış yağmuruna tutmasıyla kabarmıştı göğsüm. Hemşire teyzeler, hemen beni alıp durumuma bakacaklardı. Aralıksız bir şekilde öksürmeme bakmadan yüzüme oksijen tüpünü geçirdiler. Aracın içinde biraz uzandım. Kahramanlık yapmak yormuştu beni. Dinlenmek hakkım gibi geldi. Annem ile babamın geldiğini bağrışlarından anladım. Her fırsatta ağlamayı kendisine vazife edinmiş annemin gözleri yine çeşme gibiydi. Babam ise “kalk ekmek al” der gibi bakıyordu.

Birkaç saat sonra sağlam raporu aldığımız hastaneden çıktık. Annem bile ikna olmuştu sağlam olduğuma. Oturduğumuz apartmanın büyük bir kısmında hasar oluştuğu için mühürlediler evimizi. Annem, bunun için bir kez daha ağlamaya başladı. Babamın aradığı yakın arkadaşının olumlu cevabıyla akşamı geçirecek bir yer bulmuştuk. Bir tarafımda annem diğer yanımda babam ile birlikte oraya gittik. Güzel bahçesinden geçtikten sonra evin zilini çaldık. Ailece kapıyı açtılar. Önce babam girdi selam vererek. Ayakkabımı çözdükten sonra karşımda O’nu gördüm. Dalgalı saçlarından tanımıştım. Bir daha dönüp baktım. Evet, O kızdı. O sırada içeriye ayakkabılarımla girdiğimi annemin bağırmasından anladım. Özür dileyerek ayakkabımı çıkarıp dışarıya doğru fırlattım. Bir daha baktım. Evet, O kızdı. Annemin arkadan ittirmesiyle salona kadar yürüdüm. Yemek masası son derece güzel bir şekilde donatılmış. Her türlü yemek çeşidi vardı. Benim aklımda ise tek bir şey vardı; O kız. Hep birlikte oturuldu sofraya. Sohbetin biri bitmeden diğeri başlıyordu. Hüzünlü olan annem bile sohbetlere katılarak gülüyordu. Karşımda oturan O kız “ekmek alabilir miyim kahraman” diye seslendi bana. Nefesim kesildi. Bir an sessizlik oldu. Sanırım kimse nefes alamadı bir süre. Olanları biliyordu demek ki. Bu iyi olmuştu gerçekten. “Kahraman” kelimesi içimi okşamıştı. Hala cevap bekliyordu galiba. Gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. Eliyle “hadi” işareti yaptı. Ben niye oynatamıyorum bu elimi? Aslında çalışıyordu bu. Babası uzattı ekmeği. Yetmezmiş gibi bir de ismini söyledi kızın. Ne güzel bir isim. Bir an unuturum diye de çok korktum. İçimden dakikalarca tekrarladım ismi.

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 1

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 2

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 3

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 4

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 6

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 7

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 8

PAYLAŞ
Önceki İçerikİstanbul Maçka Çikolata Festivali
Sonraki İçerikPolonya’da Gizemini Koruyan 400 Bükülü Ağaç!
Muhammed Murat
Muhammed Murat. 1992 Erzincan Doğumludur. 2016 Türk Dili ve Edebiyatı Mezunudur. İstanbul’da yaşamaktadır. Birçok farklı yerde yazılar yazmaktadır. Öykü yazarlığı ve içerik yazarlığının yanında editör olarak da görev yapmaktadır.