Amy Sherman Palladino ve Kadınları – III

1
1884
Amy Sherman Palladino ve Kadınları – III

Amy’nin yoğun referanslarla zenginleştirdiği diyalogları sayesinde keşfedebildiğimiz zengin alt yapısına değinecek olursak; Rus edebiyatına olan ilgisini her iki dizide de karakterler üzerinden okumak mümkün. Kitap kurdu olan Rory sık sık Çehov, Dostoyevski, Gogol gibi yazarlar üzerine okumalarından bahsederken; Midge Maisel ailesinin daha pratik bir dalda eğitim almasına dair uyarılara karşın Rus Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olur.

Oyuncunun eline uzun ve sonu gelmez cümlelerle dolu text’ler vermesiyle ünlü Amy’nin, yazma üslubunu da bu etki üzerinden izlemek yanlış olmaz. İdealist, toplumcu ve soyut ögelerin ağırlıklı olduğu Rus edebiyatı, daha çok durum ve karakterler üzerinden ilerlerken psikanalitik açıklamalar ve uzun diyaloglar öne çıkar. Gerçekçi ve bireyci Amerikan edebiyatı ise somut ve sinemavari olay akışının ön planda olduğu açıklayıcı ve kısa diyaloglarla bilinir. Amy’nin hangi akıma yakın hissettiğini kestirmek zor değil.

Amy’nin her iki dizide de müzisyenler, yazarlar ve gazetecilerle dolu referansları daha ileri boyutlara taşıyıp yer yer onları bölümlere konuk ettiği de olur. Rory’nin bir çok kere örnek aldığını belirttiği meşhur yarı-İranlı gazeteci Christiane Amanpour mezuniyetinde Rory ile buluşur ve yine The Marvelious Mrs Maisel’in ilk bölümünde Midge ile dönemin rutin olarak tutuklanan sivri dilli meşhur komedyeni Lenny Bruce  polis arabasında tanışırlar. Diğer bir bölümünde yine 1950’lerin öncü aktivistlerinden Jane Jacobs’un “park alanlarından yol geçirme projesine karşı kadınların sesini çağıran” sokak konuşmasının canlandırmasını da izleriz. 

Jane Jacobs – Gazeteci,Yazar,Aktivist

Bunların yanında yazarın Fransız kültürüne ilgisi açıktır. Gilmore Girls’de; Rory’nin odasını Fransız stilinde döşemek istemesi, Luke’un kasabaya gelen hippi kardeşi Rönesans temalı bir düğün yapması ya da büyükanne Emily torununa Paris’i gezisi yaptırması ve Christopher ile Lorelai’nin Paris’te gizlice evlenmeleri sahnelerinde olduğu gibi Amy her zaman yaratmak istediği atmosferi çoğunlukla diyaloglar ve stüdyo üzerinden işlerken; The Marvelious Mrs Maisel’da yönetmen koltuğuna oturduğunda, Midge’in annesi Rose’u kendi ülkesine yani Fransa’ya göndererek, 2.sezonu Amazon’un sağladığı bütçe sayesinde bu şehire yönelik çelişkili düşüncelerini izleyiciye sunmanın fırsatını yakalayarak açıyor. Harika sanat etkinlikleri ve fakat bir bayan için tehlikeli olabilecek pastane ürünleri vardır. Fransa sokaklarında dizi çekerek sanıyorum Amy GG’de hep yapmak istediği şeyi sonunda başarmış oldu.

Pek çok komedi yapımcısına göre, bir tür olarak –bilhassa günümük teknik gelişmeleri göz önüne alındığında–  komedi çekiminde göz kamaştırıcı ve etkileyici görsellerden uzak durmak mümkün değildir.  Komedyen bir babanın (Don Sherman) ve dansçı bir annenin kızı olarak mizahi ve sanatsal bir bakışa sahip olan Amy’nin yönetmenliğini üstlendiği bölümlerde bağlantılı sahneler arası hızlı geçişlerin fazla iğreti hareketlere maruz kalmadan, akışkan bir biçimde  ve görsellerle beslenerek sunulması yazarlığının yanında kamerayla olan ilişkisinde de başarısını kanıtlamaktadır.

Amy bir mizah yazarı olarak hayatın tüm yönlerini içeren insani bir komedi ile sanatsal bir üslup yaratma yeteneğini birleştirerek ortaya alışık olduğumuz mizah anlayışından çok daha zengin ve özgün işler çıkarıyor. Bilhassa ülkemizde komedi yapımı içinde nedense hep bir yergi unsuru barındırıyorken- kendi kendini yergi olsa bile- bundan daha fazlasının var olabileceğini gösteren işler mutlu ediyor. Sonuçta komedi insanı güldürür, ama gülmek de kendi içinde çeşitli kollara ayrılıyor gibi; alay ettiğiniz için gülmek, zekanız tetiklendiği için gülmek, mutlu olduğunuz için gülmek, sevinçten gülmek, sinirden gülmek ya da memnuniyetten gülümsemek gibi. Yani aslında insanları güldürmenin türlü türlü yolu var.

Amy Sherman Palladino

Amy’nin komedi anlayışına hakim olan humor daha insani ve hakkını verecek kadar da dram içerikli. Tüm karakterler hayatın sorunlarıyla mizahi bir şekilde baş ediyor dahası sorunların kendisi mizahi bir havada işleniyor ve günlük hayatın detaylarına dair gerçeklikler arka planda kaçınılmazmışçasına doğallıkta bir doku oluşturuyor. 

Özellikle olay akışı tahmin edilebilir bir ritimle ilerlemek yerine beklenmedik bir twist ile kesilip daha gerçekçi bir noktaya çekilerek izleyiciyi normal hayatın dinamiklerine çağırıyor. Üstelik bilindik matematiği bozmasına rağmen büyük başarı elde edebilmesi dikkate değer görünüyor. Özgün mizahi eğilimi ile ani bir kahkaha attıracak türden değil ama mutluluk ya da hoşnutluktan gülümseten ya da düşüncelerinizin gıdıklanmasıyla zekanızı tetikleyen türden komedi mekanizmalarını birleştiriyor.

Mrs. Maisel’in de bir gösterisinde söylediği gibi: “Komedi aşağılanma ve hayal kırıklığından beslenir. Peki bunlar kadınlardan daha iyi neyi tanımlıyor olabilir.” Gerçekten de insani yönü ağır basan trajikomediye dair her türlü malzemeyi birbirinden farklı kadınların deneyimleri aracılığıyla keşfetmesi evrensel bir gerçekliğe başarıyla değinmesini sağlıyor. Ayrıca dizilerinde kadının toplumsal kimliğine yönelik kemikleşmiş algıları kırmaya meydan verecek bir evren yaratması, kendisine sadece eleştiren değil yaptığı iş ile değer katan bir komedi yazarı olma kimliğini kazanıyor.

Tüm bunları bir durum komedisi tadında işlemeyi başarabilmesi ise hem başarılı yazarlığını hem de sektörü olduğu kadar insanları da çok iyi tanıyor olmasını kanıtlıyor. Gilmore Girls Revival oturumlarından birinde izleyicilerden : “Nasıl oluyor da dizide pek fazla şey olmazken yine de bir sonraki bölümde karakterlere ne olacağına dair merak uyandırmayı başarıyorsunuz?“sorusu geldiğinde Amy şöyle yanıtlamıştı:

 “Çünkü hayat böyledir. Büyük ve kimi zaman da ortalama gündelik şeyler: ‘Aman Tanrım caddeden bir dinazor geliyor’ dan daha etkilidir. Buna meyilliyiz. Bu konuda Roseanne inanılmaz bir eğitim alanıydı, model “küçüğü büyült, büyüğü küçült” idi ve genellikle diğer işlerimde de bu modele bağlı kaldım. Çünkü gerçekten de en iyi hikaye anlatımının bu olduğunu düşünüyorum. Hayatı değiştiren o küçük anlardır aslında ve büyük dev meseleler orada o küçük anlara hizmet etmek için vardır. Benim kişisel anlayışım bu.”

Part 3-Son.

PAYLAŞ
Önceki İçerikAmy Sherman Palladino ve Kadınları – Gilmore Girls II
Sonraki İçerikUluslararası TSM Koro Festivali’nin İlki Antalya’da…
Beyza Dut
Beyza Dut; Sanata ve duygulara dair olan ne varsa yaşamın merkezine alınmasında bir sakınca görmeyen biri… Lise yıllarını İstanbul-Çemberlitaş’ta, üniversite yıllarını Çanakkale’de geçirdi. Bir süredir online mecralarda yazılarını paylaşıyor. İstanbul’da yaşıyor. Halen İstanbul Üniversitesi ‘’ Uluslararası Medya’’ programında master yapmakta olup, tam zamanlı olarak uluslararası bir stratejik araştırma merkezinde Göç ve Medya üzerine Araştırma Asistanı olarak görev almakta. Tiyatro eğitimi ve deneyimleri de bulunuyor ve pek çok gönüllülük esaslı faaliyetlerde bu deneyimlerini projelerine yansıtmıştır. Şiir yazmak ve resim çizmek en sevdiklerinden…

1 YORUM