Mustafa Uslu ve Dijital Sanatlar Üzerine

1
343
Mustafa Uslu ve Dijital Sanatlar Üzerine

Türk ve dünya tarihinin en başarılı sporcularından olan milli gururumuz Naim Süleymanoğlu’nun hayatını anlatan biyografik film NAİM, vizyonda beklediğini henüz alabilmiş görünmüyor. Yapımcılığını Mustafa Uslu (Dijital Sanatlar)’nun üstlendiği bu film izleyicinin beğenisine sunulmaya devam ededursun, aslında ben Mustafa Uslu sineması üzerine biraz konuşalım istedim.

Aslında bu yazı NAİM filmi ile ilgili değil, hadi işin derinliklerine inelim.

Mustafa uslu hayatımıza 2007 yılında vizyona giren Ayla filmi ile girdi. Daha önce gişe başarısı göstermeyen birkaç yapım dışında pek ismi duyulmayan Mustafa Uslu, Ayla filminde büyük bir başarı yakaladı ve 5 buçuk milyon izleyiciye ulaştı. Daha sonra 2018 yılında Müslüm filmi ile 6 buçuk milyon izleyiciye ulaşarak çıtayı daha tepelere çıkardı. Türk sinemasında biyografi filmlerinin yetersiz kaldığı bir dönemde bu yapımlar adeta ışık gibi parladı. 2019’da ise Çiçero ve Türk İşi Dondurma filmlerini vizyona soktu ancak iki film de 1 milyonu bile bulamadı. Bu da bizi Mustafa Uslu filmlerinin tartışılan noktasına getiriyor? Bu filmlerde anlatılan hikayeler çok mu abartılı?

Tamam biyografi film bir belgesel değildir bire bir anlatması gerekmez. Ama tarihi tamamen değiştirip yeni bir tarih yazmak işin içine girince işin rengi değişiyor.

Örnek vermek gerekirse, Ayla filmini tipik propaganda filmi statüsüne koyabiliriz. Bu filmde dikkatimizi çeken ise filmin senaristi Yiğit Güralp’in adeta bu filmin künyesinden tamamen silinmesi. Güralp’in Mustafa Uslu ile yaşadığı bir tartışma nedeni ile galalara bile davet edilmediği biliniyor. Mustafa Uslu’nun Ayla filmi Oscar’a aday gösterilmeyince; “Biz Ayla filmiyle Oscar Ödülleri’nde son dört saate kadar sekizinci sıradaydık. Benim bir konuşma yapmam istendi. Eğer ben o konuşmayı yapsaydım, biz oscar’ı almıştık. Ama ben hayatım boyunca, ne bayrağıma, ne vatanıma, ne milletime asla ihanet etmem, kötü bir şey söylemem. Bunu yaparak bir yerlere gelmek hiç tarzım değil.” Şekilde bir açıklama yapmış, senarist Yiğit Güralp ise Uslu için “filmde Ayla’nın yere düşen Türk Bayrağı’nı kaldırdığı bir sahne var, akıl hocaları bunu çıkar oscar alamazsın demişler bu da Amerikalılara yaranmak için çıkardı” diye bir açıklama yapmıştı. Ne dersiniz? Acaba bu husumetin sebebi yapımının senaryoyu yeniden yaratmak istemesi miydi?

Müslüm filminde ise öncelikle Timuçin Esen’in kusursuz oyunculuğunu bir övelim sonra devam edelim. Çok büyük bir başarı yakalayan Müslüm filmi de yine gerçeklerin gereğinden fazla çarpıtılarak olayın dramatiasyonunun çok yükseltildiği eleştirisini almıştı. Gerçek şu ki Müslüm Gürses’in yaşadığı aile dramının fazla egzajere olduğu yadsınamaz.

Buraya kadar olan bölümü senaryonun vuruculuğu için şişirildiği gerçeğini kabul edebiliriz. Ancak Dijital Sanatlar daha sonra dozu bir tık daha yükseltti.

2019 yılında vizyona giren Çiçero filminde, Çiçero kod adlı İlyas Bazna’nın 2. Dünya savaşı sırasında İngiltere’nin gizli dosyalarını Almanlara sızdırdığı gerçek hikaye anlatılıyor. Ancak basit bir casusluk hikayesini filmde, aslında İlyas Bazna’nın Atatürk tarafından Almanlar’a karşı önlem olarak seçilmiş özel bir ajan olması gibi gereksiz bir bilgiyi sokuşturmaları filme olan etkinin kaybolmasına neden oldu. Yani aslına İngiliz ve Almanlar arasındaki bir casusluk hikayesini bir Türk ajanının zaferi gibi göstermek ucuz propagandanın ötesine geçiremedi filmi.

Ancak bu tarihi değiştirerek önümüze sunma işinin zirvesi Türk İşi Dondurma filmi oldu. Kadrosunda Ali Atay ve Erkan Koçak Köstendil gibi oyuncuları barındıran bu filmde, Mustafa Uslu tarihi çarpıtmanın ve yeniden yazmanın kitabını yazmış diyebiliriz.

Türk İşi Dondurma filminin konusu kısaca şöyleydi: Turkish’i Dondurma, Çanakkale savaşı sırasında Avustralya’da yaşayan iki Türk’ün ülkeleri için verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Avustralya’da yaşayan iki Türk, geçimlerini devecilik ve el arabası ile dondurma satarak sağlar. 1915 yılında memleketlerinde savaş çıktığını öğrenen ikili, Çanakkale’ye cepheye gitmeye karar verir. Ancak, yetkililer onların adadan çıkmalarına izin vermez. Bu sırada Avustralya’da Türkler aleyhine propaganda yapılmaya başlanır. İngilizler’in Avustralya’da asker devşirmek için broşür dağıttığını öğrenen iki Türk, ülkelerinde veremedikleri mücadeleyi Avustralya’da vermeye karar verir.

Filmde anlatılan bu epik durumu tamamen kafanızdan silin ve gerçekleri konuşalım.

Öncelikle iki Türk değil iki Afgan diye düzeltelim. İsimleri de Muhammed Gül ve Molla Abdullah. Filmde bizim iki Türk, kendilerine ve ailelerine yapılan zulüm ve katliam nedeni ile Avustralya askeri taşıyan trene saldırıyorlar. Ancak olayın gerçeğinde iki Afgan pikniğe giden kadın ve çocuk ağırlıklı bir trene saldırıyorlar. Broken Hill olayı olarak anılan bu saldırı, filmde bir kahramanlık hikayesi iken, gerçekte bu, Avustralya’nın ilk terör saldırısıdır. Hatta bu “kahramanlık hikayesi” gerçekte halk tarafından çok desteklenmeyen savaşa katılma konusunda bir propaganda etkisi yaratmış ve Müslüman karşıtı bu atmosfer tüm ülkeye yayılmıştır.

Filmin sonunda gösterilen ve kahramanlık nişanesi gibi önümüze atılan bu fotoğraf ise aslında kadın-çocuk dinlemeden yapılan bir katliamın nişanesi.

Mustafa Uslu iyi dekor iyi kostüm ve iyi oyuncular ile çevrili bir alternatif tarih yaratıyor bizlere. Biraz milliyetçilik, biraz Atatürk, biraz Osmanlı derken harmanladığı alternatif tarihi önümüze seriveriyor. Şimdi ise sırada NAİM var. Bu filmde de bol aksiyonlu istihbarat işleri ve bol soslu onlar kötü Türkler iyi propagandası izleyedik. Oysa zaten bu ülke kahramanlık hikayeleri ile dolu. Kendi tarihimiz zaten içinden yüzlerce film çıkarabilir. Ancak tarihi kendinize göre şekillendirmek daha mi iyi? Ne dersiniz?

Bakalım fazla Amerikan dostu Ayla, acısı yetmezmiş gibi daha acılı Müslüm, daha aksiyonlu ajan Çiçero ve daha kahraman dondurmacılardan sonra Bize göre çizilen tarihi ve biyografik hikayeleri daha ne kadar popüler kalabilecek.

PAYLAŞ
Önceki İçerikKüçük Adam
Sonraki İçerikBir Arada Sergisi
Şirzad İshak Koyuncu
İstanbul’da yaşar. İstanbul Üniversitesi’nden gökyüzüne açılmıştır. Sinema salonunun orta sıralarında takılır. Sinema daha ucuz olmalıdır (Kahrolsun Tekelcilik). Bazen şeytana uyar Torrent’e bulaşır. Sonra pis işlere tövbe eder kendini Sinema Salonlarına atar. Not: Sinema Hala Pahalıdır!