DON KİŞOT Vurgusu İle Türk Ressamlarımızdan “ŞERİF KİNO”

0
291
DON KİŞOT Vurgusu İle Türk Ressamlarımızdan “ŞERİF KİNO”

Uluslararası Mardin Resim Sempozyumu’nun küratörlüğünü ve organizatörlüğünü üstlenen Türk ressamlarımızdan değerli Şerif Kino, sorularımızı Sanat Duvar’ ı okuyucuları için özenle yanıtladı…

Sanat eğitimini 1992 yılında Marmara Üniversitesi Resim Bölümü’nde aldığı eğitim ile sanat yolculuğu Mardin, İsveç ve İstanbul’ da yer alan kişisel ve karma birçok sergileri aracılığıyla bizlerle sıra dışı ve özgün roman karakterlerinden “ Don Kişot” vurgusunu paylaşmaktadır. Dünya edebiyatına yön veren ve her dönem okuyucu bulan ünlü roman karakterlerinden Don Kişot  “Hayal ve Gerçek” arasında ki geçişleri asilzade olmanın gereğini, kahramanca yaşayarak ifade eden bir şövalyedir.“Doğanın özgür yarattığı insanları esir etmek herhalde çok kötü bir şeydir.” Don Kişot \ Cervantes

 *İlham aldığınız sanatçılar kimlerdir?

Ş.KINO: Öncelikle bana Sanat Duvarı ailesi olarak yer ve zaman ayırdığınız için sizlere teşekkür ederim. Elbette her sanatçının ilham aldığı veya çok beğendiği büyük ustalar vardır. Benim de beğendiğim ve ilham aldığım üstatların başında Pablo PICASSO, Paul GAUGUIN, Vasiliy KANDİNSKİY gelir. Çalışmalarımda zaman zaman bu ustalardan etkilendiğim doğrudur.

 *Sanat yolculuğunuzun başladığı yıllar ve kıymetli deneyimleriniz hakkında sohbet edebilir miyiz?

Ş.KINO: Gerçekten çok zor bir soru ancak sizin için kısaca anlatayım. Benim sanata olan ilgim gerçekten çok küçük yaşlarda başladı. Yanılmıyorsam beş altı yaşlarında sanata, resme olan ilgimi keşfettim. Ben Güneydoğu’nun Mardin ilinin Kızıltepe ilçesinde yaşardım. Çocukluğum bu ilçede geçti, beş altı yaşlarındaydım ve sürekli kağıtlara bir şeyler çiziyordum, kendime engel olamıyordum. Kağıt ve kalem bulmak bazen zor olurdu, ben de çimento torbalarını kesip o sarı torbalardan yaralanıyordum. Özellikle insan figürleri çizmeye çalışıyordum. Akşam eve gelen misafirlerin bile resmini çizerdim ve onlara hediye ederdim. Bu yüzden babamdan çok azar işittiğim olurdu çünkü kendisi dinine çok bağlı bir insandı ve resim çizmenin günah olduğuna inanırdı ancak benim sanata ve resme olan bağlılığım galip geldi. Babama karşı gösterdiğim direnç ve mücadele beni bu günlere getirmiştir.

*Eserlerinizde toplumsal bilinçleri geliştirerek mayalaması ve bireylerin öncelikle şahsi kişisel yolculuklarına saygı duymaları ideasını aktaran  “Don Kişot” ile ilgili neler söylersiniz?

 Ş.KINO: Hayalperest, yaşlı, uzun boylu, zayıf bir adam olan Don Kişot’u kendi resimlerimde tarihe ve günümüze tanıklık eden bir karakter olarak işliyorum ayrıca çeşitli zaman dilimlerinde, farklı mekanlarda da işliyorum. Geçmişime baktığımda benim hayatımla da örtüşen çok yönü var Don Kişot’un. Bu sebeplerden ötürü çok uzun süredir resimlerimde Don Kişot’u konu olarak işliyorum. Zaman neyi gösterecek bilemeyiz.

*Sanatın toplum üzerinde ki etkisi ve iyileştirici gücü hakkında neler söylemek istersiniz?

Ş.KINO: Evet, sanatın iyileştirici gücü ile ilgili çok önemli bilgiler var. Tarihte ve sanat tarihinde buna rastlamak mümkündür. Leonardo da VINCI : ‘’ Resim göze hitap eder ve ruhun penceresi de gözdür.’’ der. Özellikle ruh hastalarının tedavisinde sanatın iyileştirici gücü ön plana çıkar. Klasik müzik bunların başında gelir. Zaten sanat hiçbir şekilde bünyesinde kötülük barındırmaz. Sanat denince insanın aklına güzellik, estetik, biçim, denge, devinim, hareket gelir. Bu kavramlar da zaten insanın mutlu olması ve iyileşmesi için yeterlidir bence.

*Sanatçı olmasaydınız kendinizi ifade edeceğiniz diğer meslek grupları neler olurdu?

Ş.KINO: Ben sanatı bir meslek olarak görmüyorum eğer bir meslek olsaydı çok sıradan bir şey olurdu. Örneğin bir terzi, berber, tesisatçı veya elektrikçi gibi bir şey olurdu elbette bütün mesleklere karşı sonsuz bir saygım vardır ancak sanatçı farklı bir kategoride değerlendirilmelidir. Bana kalırsa sanat bitmeyen bir serüven veyahut yaratım ve üretim süreci olarak ifade edilebilir. Bir daha dünyaya gelsem yine sanatçı olurdum diye düşünüyorum.

*Sanat yolculuğunuzda emeği ve etkisi büyük hocalarınızdan bahsetmek ister misiniz?

Ş.KINO: Yine zor bir soru sordunuz ama sizin için şöyle cevaplandırabilirim. Çok insan var ama en önemlisi üniversitede atölye hocam Prof. Dr. Nüzhet KUTLUĞDUR. Geçkin yaşına rağmen kendisi bana renkleri, biçimi, dengeyi, altın oranı, valörü öğreten kişidir. Prof. Dr. Nüzhet KUTLUĞ çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir kişiliktir.

*Değerli Şerif Kino, Türk Sanatına olan emek ve katkılarınız için toplum adına teşekkür ederken okuyucularımızın sanat eserlerinize ve daha detaylı bilgiye ulaşabilecekleri www.serifkino.com , adresini hatırlatmak isterim… Son olarak, sizce “sanat” kavramını bizler için tanımlar mısınız?

Ş.KINO: Bence sanat asla tükenmeyecek bir yaratım, bir serüvendir, ham maddeye şekil vermektir de diyebiliriz.

 

 

 

 

 

 

 

 

PAYLAŞ
Önceki İçerikMavi Rüya Öyküleri – 9 – Ağlayan Keman
Sonraki İçerikLiposakşın Sonrası Korse Kullanımı
Tülay Çağlar Kadı
İletisim Sanatlari fakultesi mezunudur. Akademik öğrenimine, İstanbul Ünversitesi Tarih öğrencisi olarak devam etmektedir. Arkeoloji, sanat ve tarih ve sosyoloji ilimleri kişisel ilgi alanlari olan yazarimiz, 2004 senesi itibari ile Sabah gazetesi başta olmak üzere birçok medya yapısında görev almıştır. Şimdilerde ise çalışmalarına, özel öğrenim kurumlarının yayınlarına bireysel olarak destekleyerek devam etmektedir. Sanat ve sanat severlerin yaşama dair bakış açılarını ve deneyimlerini röportaj sonrası desteklediği yazılar ile Sanat Duvarı takipçilerine, 2015 senesi itibariyle ulaştırmaktadır. Değerli yorum ve önerileriniz ile buluşmak üzere.