Edebiyat Nedir?

Edebiyat Toplumun Hem “Ayna”sı Hem De “Pencere”sidir.

“Edebiyat toplumun aynasıdır” sözünü çok duymuşuzdur. Peki nasıl bir aynadır bu? Her şeyi bütün çıplaklığıyla gösteren; söylenemeyenleri, üstü örtülenleri ve görmezden gelinenleri korkusuzca dile getiren bir ayna. Baktığımızda bize sadece kendimizi değil, bizimle aynı kültürde nefes alan, aynı acı ve hüzünleri, aynı mutluluk ve sevinçleri paylaşan insanları gösteren bir ayna. Aynaya karşı tutulan bir aynada iç içe geçmiş sonsuz sayıda ayna görüleceği gibi sonsuz sayıda hayat gösteren bir ayna. Öyle bir ayna ki, aynaya nereden baktığımıza göre göreceklerimiz değişmekte, ayna bakışımıza göre bize farklı hayatlar ve yüzler göstermekte. Böylece edebiyat sadece toplumun aynası olarak kalmayıp dünyaya dair hem tanıdık hem de yabancı manzaralar sunan bir “pencere” görevi görmekte.

“Edebiyat nedir?” diye sorulduğunda bize görsel bir şölen sunmaktadır diyebiliriz.
“Edebiyat nedir?” diye sorulduğunda bize görsel bir şölen sunmaktadır diyebiliriz.

Yani “edebiyat nedir?” diye sorulduğunda edebiyat bize harfler ve kelimeler aracılığıyla görsel bir şölen sunmaktadır diyebiliriz. Mekan ve zaman tanımayan eşsiz deneyimler yaşatmakta…

Edebiyat “Edep”ten Gelir

Kısaca edebiyat nedir? Sorusuna yanıt bulmak için etimolojik kökenini de ele almak gerekir. Edebiyat, Arapça kökenli bir kelime olup “edep”ten gelir, edep ise “iyi ahlak”, “incelik” ve “terbiye” manalarına karşılık gelmektedir. Edebiyat bu anlamda insanın kendini “terbiye etme uğraşı” olarak görülebilir. Çünkü edebiyatla “uğraşan” kişi sonunun ne olduğunu bilmediği zorlu, aynı zaman da bin bir renkli bir yola girmiştir. Artık sınırlarını aşması, kendini yıkıp yeni baştan yaratması gerekmektedir. Edebiyatın bize sağladığı “yeniden yaratılma süreci” hayatı ve dünyayı sorgulamamızı, değer yargılarımızı ve toplumun bize empoze etmeye çalıştığı düşünceleri gözden geçirmemizi sağlamaktadır. Bu süreç sonunda tüm olumlu ve olumsuz önyargılar yerini makul yargılara bırakacak ve edebiyat sayesinde daha “duyarlı” ve “ince düşünceli” bir insan olmaya adım atacağızdır. Artık eskisinden bambaşka yeni bir kişi doğmuştur içimizde. Rimbaud’un deyişiyle“ben bir başkası” olmuştur.

Edebiyat sayesinde at gözlüklerimiz yerini hayat gözlüklerine bırakmıştır.

Kısaca edebiyat nedir? Sorusuna yanıt bulmak için etimolojik kökenini de ele almak gerekir.
Kısaca edebiyat nedir? Sorusuna yanıt bulmak için etimolojik kökenini de ele almak gerekir.

Edebiyatla Uğraşmak Yaşamanın Altını Çizmektir.

Edebiyatla uyandığımız dünyada eskisi gibi toy değilizdir. Yaşımız gençtir ama öğrendiklerimiz bir ömre bedeldir. Öğretmenler, ebeveynler, çok bilmiş komşu amca ve teyzeler hiçbiri bize edebiyatın verdiği gizli öğüdü veremez, edebiyatın bizde uyandırdığı bilgeliği uyandıramaz. Çünkü edebiyatın verdiği öğüt ve uyandırdığı bilgelik buyurucu ve azarlayıcı  bir nitelik taşımaz, özgürlüğümüzü kısıtlamaz. Aksine bize her türlü düşüncenin serbest olduğu hoşgörülü bir ortam sunar.

Edebiyatla Uğraşmak Yaşamanın Altını Çizmektir.
Edebiyatla Uğraşmak Yaşamanın Altını Çizmektir.

Edebiyat lütufkardır, mahrum bırakmaz. Irk, din, dil ayrımı yapmaz. Herkese hitap eder. Anarşisttir seni yıkar ve yeni baştan yaratır. Tek istediği kitabın kapağını açıp o ilk sayfayı okumaya başlaman, boş sayfaya o ilk kelimeyi, ilk cümleyi düşmeye çalışmandır. Sonrası çorap söküğü gibi gelecektir. Sonrası bu dünyada yaşıyor olduğumuzu hatırlamak, bu evrende bizim de bir yer kapladığımızın farkına varmaktır.

Edebiyat lütufkardır, mahrum bırakmaz. Irk, din, dil ayrımı yapmaz. Herkese hitap eder.
Edebiyat lütufkardır, mahrum bırakmaz. Irk, din, dil ayrımı yapmaz. Herkese hitap eder.

Evet, edebiyat “farkındalık” sağlayarak unuttuğumuzu sandığımız her şeyi bize yeniden hatırlatmaktadır.

Son söz olarak: “Edebiyatla uğraşmak yaşam(an)ın altını çizmektir.”

PAYLAŞ
Önceki İçerikBilinç Akışı
Sonraki İçerikAşık Gibi
S. Emre Özcan
S. Emre Özcan 1992 yılında doğdu. Liseyi Balıkesir’de İstanbulluoğlu Anadolu Öğretmen Lisesi’nde okudu. Lisansını 2014 yılında MSGSÜ Felsefe Bölümü’nde Onur Belgesi alarak ve bölüm üçüncüsü olarak tamamladı. Aynı yıl MSGSÜ Sanat Tarihi – Batı Sanatı ve Çağdaş Sanat yüksek lisans programına girmeye hak kazandı. Yüksek lisansının ders dönemini 4.00 ile kapattı. Tez konusunun ne olduğunu şimdilik kendisine saklamakla birlikte edebiyat-sanat tarihi-felsefe üçgeninde bir çalışma olduğu biliniyor. 10 yıla yakın süredir hikaye, şiir ve roman türleri üzerinde çalışıyor. Yazmanın bir keyif değil, yaşamaya katlanmak için bir zorunluluk olduğunu düşünüyor. Her şeyin çok (ama çok) çalışılarak başarılacağına inanıyor.

3 YORUMLAR

  1. Edebiyat üzerine güzel bir deneme olmuş. Girişte edebiyatın hem bir ayna hem bir pencere olduğunu söylüyorsunuz. Bence de öyle, bunu okuduğum birçok romanda özellikle Rus edebiyatında fazlasıyla görüyorum. Merak ettiğim ise günümüz edebiyatında özellikle Türk edebiyatında bu aynanın artık toplumu ne kadar gösterdiği, pencerenin ise bizlere ne kadar edebi görüntüler sunduğu… Yazınız için teşekkür ederim, edebiyatın ne olduğu ile ilgili yazılarınızın devam edeceğini ümit ediyorum.

  2. Evet, 19.yy Rus romanlarında, özellikle Tolstoy, Dostoyevski ve Gorki’de edebiyatın hem toplumu gösteren bir ayna hem de okuyuculara farklı manzaralar sunan bir pencere görevi gördüğünü açıkça söyleyebiliriz. Günümüz Türk edebiyatında ise edebiyatın bu görev ve işlevi değişen dünya düzeniyle birlikte -teknolojinin gösterdiği akıl almaz gelişmeler gibi- farklı bir boyut kazanmıştır. Bir başka yazımda bu konuyu ayrıntılı bir şekilde ele almayı düşünüyorum. Yazımı beğendiğiniz için teşekkür ederim. Başka merak ettiğiniz bir konu varsa onu da cevaplayabilirim. Bu arada edebiyat ne olduğuyla ilgili yazılarım devam edecektir.