Tılsımlı Ayna

0
140
Tılsımlı Ayna
Tılsımlı Ayna

I.

gülümsüyor zaman firuze renkli hülyalı bahçede
sessiz kuytularda yağmur çiseli sevi
rıhtımda selamlıyor çığlık martıları gemileri mavi mavi
hüzün çağlayanı uçsuz bucaksız bir denizdir sevi
geçmiş zaman mimozaları tılsımlı aynalardan alıp götürün beni
ey yar göğsündeki kafes mimoza kokulu bahçe 
kuşluk vakti bengili yalnızlık
II.
saçları dökülüyor kamelyalı kadının kadim zamanın omuzlarına
titrek ince dudaklarında mahur beste
güz kuytularında pas kanatlı ayrılıkların kırlangıçları
sarışın frapan bir keder rüzgarın önündeki yaprakta
cumbalı pencerelerde bekleyiş tan ağartısı
nicedir kendini öğüten bir değirmensin
söz uzak sularda derin sızlanış
söz kozasında bekleyen kelebek 
eşiklerde yitik zamanın tecessüsü
uzak mavi kıyılarda gemiler
tarhlarda derin yaraların acem laleleri 
tılsımlı aynalarda geçmiş zaman mimozlaları
eski zaman taraçalarında meyus ateşli yıllar
III.
yağmur kuşları çığlık çığlığa
kıyı rüzgarları getiriyor mimoza kokunu
köprüler arıyoruz yeniden geçmeye
akıp gittiğini bilmeden kördüğüm suların
şeftali ağaçları çiçeğe durmuş
mahur kırlangıçların dilinde kırık bir şarkı
yabancı şakayıklar okşuyor güz sarısı saçlarını
sarışın frapan bir keder mevsimin kırılganlığı
nilüfer çiçekleri kuşanmış mahur dudağının bengili yangılarını
sıcak ve ışıltılı ah o vakitsiz düşler
nehirler büyütüyoruz ayrılıklarla
bursa ipeklisi şallar takıyoruz nicedir hüzünlerimize
IV.
iki kanatlı ahşap kapılarda bekliyorum seni
kına ağaçlarının hüznüyle boyadığımız aşk kırlangıçların mavi boşluğunda
aşk bir karagöz hacivat oyunuydu aramızda
çeşmeli bahçeleri olan evinizde büyülenmiş bir aynaydı zaman
akşam vakti sularda yıkanan geçmiş an
kale sokaktayım işte
mahfil kahvesinde bekliyorum seni
cumalıkızıkta sessiz bir saçak oluyorsun kuşlara
iznikte yağmur yüklü sevdaların eylülü
bir yarım vedadır yüzün bursa ipeklisi gün dönümlerinde
turkuaz bir çinisin gönlümde
hakayık ve şakayık çiçekleriyle çiçeklenmiş
yağmur çiseliyor mozaik sırlı anılara
leylak rengi sevincime zindan kapılar
yeşim rengi gözlerinde mahur şarkılar
eski zaman taraçalarında meyus ateşli yıllar
V.
firuze çiçekleriyle külliyelerde bekliyorum seni
ürkek bir güvercin telaşı revaklı avlularda bekleneni yitiriş
sağanaklarla yıkanmış seviler karanfil lale şakayık nar çiçeği
nicedir suları çekilmiş bir nehir yatağısın
kendini öğüten bir değirmen zamanın kuytu aynasında
ulu çalgıların mahur bestelerinde aradım seni
sahnenin dışındaydık hep
aynaların kuytu serinliklerinde
mimoza sarısı baharlarda kalbindeki yitik madalyonda
ıhlamu kokulu yolların 
tophanede bir çay içimi anların kobalt mavisi yalnızlıklarında
VI. 
ulu dağlarda yaralı cerensin
yaralarını mahur şarkılarla sardım
laden ağaçlarının gövdelerine sürdüm iznik çinisi güzelliğini
ıssız bir handık işte yolcusu yollara sığmayan
ipekli kumaşlar kadifeler göndermişsin meyus yıllardan
trilyedeyim işte
zeytin ağaçlarının gölgesinde
şarabi suskunlukların lal bekleyişleriyle
müşkile üzümü gibi salkım salkım saçılmış seneler
gölyazıdayım işte
beyaz kayıklar salınıyor sularda
üşüyorsun geçmiş zaman sularında yegah şarkılarla
şadırvanlardan sular çağıldıyor
kuytu avlularda yokluğun
bir tren penceresinden seyrediyorum yitip gidenleri
manolya taflan kamelya nar çiçeği kokusu mevsimin seyrüsefer taifesi
seyir defterinde akıp giden seneler
dudağındaki ırmakta yitik o mahur ezgiler
şeftali kokulu sevdiceğim
zindanın kapıları kapalı gelemem
revaklı avluların nar çiçeği motiflerinde nisyan
mahfel kahvesinde bekleyen sevgili 
firuze sır altına siyah desenli ayrılıklar giydim ben
geçmiş zaman mimozaları tılsımlı aynalardan alıp götürün beni