Düşünmeye henüz yasak gelmemişken tekrar tekrar düşündüm… Çevremizdeki her şey halüsinasyonken, yerinden hiç kıpırdamayan bahçedeki taş kimlerin ölümüne şahit olmuştur diye düşündüm. Yarın ben arkadaşlarımla beş çayımı içmeye giderken, bir terör saldırısında bedenim milyonlarca parçaya ayrılsa, o taş hala bizim bahçemizde kalmaya devam edecek. Yerinden hiç kıpırdamayan arada ayağımın takıldığı ve benim naçizane argo cümleler kurmama sebep olan o taş olmak istediğimi fark ettim.

İnsan hayatının ucuzluğunu düşündüm tekrar. Nefes alışlarımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu. Kravat takmış terörün masum kaç hayatı daha harcayacağını düşündüm. Şimdi ben ordan oraya atlayarak karışık düşünüyorum belki biraz ama, insan bu ülkede neye düşüneceğini şaşırıyor kusura bakmazsınız umarım…

Benim derdim kişisel birazda. Yaşlanıp hastalıktan ölsem güzel olur. yada kendimi, yine kendi isteğimle bi uçurumdan aşağı atarak. Üzgünüm bir saat sonrası için planım varken, ne bir kör kurşunla nede bir bombayla ölmek istemem. Kravat takmış, aramızda dolaşan terörün meydan okumaları yüzünden benim hayatım harcanacak ha? Vay canına Imdb de dram türünde dokuzu görür bu filmin sonu. Yeri gelmişken, daha kaç hayat harcanacak gerçekten?

Şimdi sizde düşünsenize! Bizim bahçedeki taş olmak mükemmel değil mi bu ülkede yaşayan bir insan olmaktansa?

PAYLAŞ
Önceki İçerikGediz Depremi – 28 Mart 1970
Sonraki İçerikDicle İçin Hayaller
Özgenur Öge
Pek bir güzel ülkemizin güney batısından uzanıyorum her yere. Biyolojik yaşımla hissettiğim yaş arasında derin uçurumlar var girmiyorum o konuya. Sağlık sektöründe faaliyet gösterip çizim yapmaktan hoşlanan trajikomik bir müzeyyenim. Diyeceklerim bu kadar.