Güneşli bir Haziran gününde yürüyordum sokakta. Kulaklığımdan gelen sese eşlik ederek. Etrafı izlemeye koyuldum bir yandan. Sokak delilikti. Sokak devrimdi. Belki de şu yaşıma kadar hiç düşünmediğim birçok şeyi düşündürüyordu bana. Bir insan seli vardı. Etrafı izlerken şu sorular belirdi zihnimde; ‘Neredeyim, neredeyiz, nereye gidiyoruz ve gideceğiz..?’

Bu soruları takiben daha çok soru sormaya başladım kendime. Düşünmek istiyordum. Anlamak, çabalamak istiyordum. Sorular sordukça kendime sorularımın sınırsızlaşmaya başladığını fark ettim? Durdurmalıydım bu gidişatı. Sınır çizebilmeliydim. Sınırlar olmadan olur muydu?

Sınırlar her ne kadar içsel bir isyana sürüklese de yeni bir hareketlilik getiriyordu insan zihnine. Sınırlar olmasaydı şairler şiirler yazar mıydı? Yazarlar köşe yazılarında çıldırasıya haykırır mıydı yada romanlar bu kadar dokunaklı olur muydu? Akıl Hastaneleri düşündükçe çürüyen insanlarla dolup taşar mıydı..?

Sınırın da bir sınırı olmalıydı. Bu kadar acımasız olmamalıydı sınırlar yada yaratıcıları. Sınırında sınırları olsaydı bu kadar çok alışmazdık erken ölümlere. Kaç işçi göçükte yaşamını yitirdi bugüne değin? Kaç trans hayatına son verdi? Kaç kadın hayatını kaybetti? Kaç çocuk cinsel istismara uğradı? Kaç tiyatro kapatıldı? Kaç kitap yasaklandı? Kaç şair sürgün edildi? Kaç? Kaç? Kaç? Düşündükçe aklımı yitireceğime kanaat getiriyordum. Kendi hipotezimi çürütmeye başlıyordum bu defa. Sınırlarında sınırı olduğu için mi bu kadar acı biriktirdik. İyi yanı vardı hani? Hani yeniden üretmeye başlardı insan? Kafamı hissetmemeye başlıyordum. Ah şu sokaklar! Ah şu memleketimin rengahenk insanları!

Siya Siyabend grubunun solisti Bizon: 'Şu yeryüzü cennet, cennet, cennet, cennet şu cinnet cennet olsun...'
Siya Siyabend grubunun solisti Bizon: ‘Şu yeryüzü cennet, cennet, cennet, cennet şu cinnet cennet olsun…’

Güneşli bir Haziran’ı karartmıştım. Tam da bu anda yağmur bastırdı ansızın. Kulaklığımdan gelen ses yağmurun başlangıcıyla başa sardı nakaratı. Şöyle söylüyordu Bizon;

Şu yeryüzü cennet, cennet, cennet, cennet şu cinnet cennet olsun…

Eşlik etmeye devam ettim ona. Kendi dünyamda müptelası olduğum sorularla taze bir başlangıç arıyarak.

Sınırsızlığı kıyısından köşesinden yakalayabilen Müp’taze’ çabalarımla..

Not: Bizon adıyla bahsettiğim kişi Siya Siyabend grubunun solistidir.

PAYLAŞ
Önceki İçerikBıraktım
Sonraki İçerik“Üstünde Ne Var?” Sergisi
Bensu Buket Osmanoğlu
1995 yılında Kars'ta doğdu. Üniversiteyi İstanbul'da okuyor. Keman çalıyor, tiyatroyla ilgileniyor. fotoğraf çekiyor, bir de kitap yazıyor ama henüz kitabı yazım aşamasında :)