Şans var mıdır, yoksa insanlar şansı kendileri mi yaratır?

İşte tam anlamıyla bu soru üzerine kurulu bir Fransız filmi Köprüdeki Kız. Orijinal adıyla La Fille Sur Le Pont. 1999 yapımı olan film, tamamıyla siyah-beyaz. Eski filmleri de arşivine dâhil etmek isteyenler için çarpıcı seçeneklerden biri. İzleyicilerinin ‘hayatımın filmi’ olarak nitelendirdiği, ama birisine film tavsiyesi yapmak istediğinde dilinin ucuna gelse de, ‘bu filmi benden başkası sevmez’ dediği türden.

Dram türünde bir film, Köprüdeki Kız. Müzikleriyle izleyicisini yerden yer vuruyor. Yönetmen koltuğunda oturan isim Patrice Leconte. Başrollerde yer alan isimlerse Adele rolüyle, Vanessa Paradis ve Gabor rolüyle Daniel Auteuil.

Fransız filmi Köprüdeki Kız. Orijinal adıyla La Fille Sur Le Pont. 1999 yapımı olan film, tamamıyla siyah-beyaz.
Fransız filmi Köprüdeki Kız. Orijinal adıyla La Fille Sur Le Pont. 1999 yapımı olan film, tamamıyla siyah-beyaz.

‘Yatağın hangi köşesine uzanmak istersin’ diye soran bir adama âşık genç kız ve ‘Bıçakçı’nın aşk hikâyesini konu alıyor. Ölmek isteyen ve öldürmek isteyen yan yana ve ölesiye âşık. Filmin başında bir konuşma sahnesiyle karşımıza çıkıyor Adele. 22 yaşında, gencecik, saf, ama bir o kadar da kaderini kabullenmiş bir kızdır. Ona sorular yönelten spikere not almak isteyeceğiniz türden cevaplar veriyor. Hayatının başarısızlıklarla mühürlenmiş olduğunu söylerken, onu 22 yaşında genç bir kız olarak değil, hayatın her türlü acısına maruz kalmış biri olarak hayal ediyorsunuz.

Tüm yaşanmışlıkları, kötü şansları ve acımasız kaderine karşı ölmek isteyen Adele, Paris’te Siene Nehri sularına bırakmak istiyor kendisini. Köprüden atlamak üzereyken, kendisine sirklerde hedef olması için birilerini arayan Gabor’un etkisi alanına giriyor. Sirklerde bıçak atarak para kazanan ve bıçaklarının hedefinde durması için birini ararken, en doğru adresin köprüler olduğunu bilen Gabor, bu kez Adele’e rastlıyor. “Hata yapmak üzere olan bir kıza benziyorsun…” sözleriyle izleyiciyi bir anda çeken Gabor, Adele’e ölümü değil, ölme ihtimalini sunuyor. Yeni hedefi olmasını ona teklif ederken, bunu ciddiye almayan Adele, nehrin sularına karışıyor. Tabi ardından Gabor da…

Yönetmen koltuğunda oturan isim Patrice Leconte. Başrollerde yer alan isimlerse Adele rolüyle, Vanessa Paradis ve Gabor rolüyle Daniel Auteuil.
Yönetmen koltuğunda oturan isim Patrice Leconte. Başrollerde yer alan isimlerse Adele rolüyle, Vanessa Paradis ve Gabor rolüyle Daniel Auteuil.

Kötü şansından kaçmak isterken, Paris’ten Yunanistan’a, Yunanistan’dan İstanbul’a kadar sürükleneceği bir aşka yakalanıyor Adele. “Şu kıvrık, yapışkan sinek kâğıtlarını bilir misiniz? Ben onlar gibiyim. Çevredeki tüm pisliği çekiyorum. Kötü şansı açıklayamazsınız. Bu şey gibidir… Müzik kulağı gibi… Ya vardır, ya yoktur.” sözleriyle talihsizliğini en iyi şekilde ifade eden Adele, Gabor’un aşkıyla birlikte insanın kendi şansını kendisinin yaratabileceğine inanmaya başlıyor. Gabor’un bıçak tahtasında hedef olurken, bıçaklardan biri etini kesiyor. Bu yarayı açan da, bu yaraya bant yapıştıran da yine sevdiği adam oluyor. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, ne kadar yara açılırsa açılsın, bu yaranın merhemi, yine yarayı açan olmuyor mu?

Oradan oraya savrulup, kendi şansını arayan çiftin hikâyesi İstanbul, Galata Köprüsü’nde son buluyor. Köprülerde yaşanan bu aşkın konu edildiği filmde, yaklaşık 20 dakika İstanbul’da geçiyor. İstanbul’u Fransız bir yönetmenin gözünden görmek keyif verici ve burada çekilen sahnelerde sürekli bir ezan temasının olması da şaşırtıcı…

Tüm hayatını şanssızlıklarla geçirdiğini düşünenlere şiddetle tavsiye edilebilecek tatta bir film. Ve her şeye rağmen Gabor’un bir hayat dersi niteliğindeki şu sözleri hala şanssız olduğunu düşünenlerin akıllarından çıkmayacaktır:

“Sana bir hikâye anlatacağım: Uzun zaman önce sokağın çift tarafında, 22 numarada kalırdım. Sokağın karşısındaki tek numaralı evlere bakar; orada oturan insanların daha mutlu, odalarının daha güneşli, partilerinin daha eğlenceli olduğunu düşünürdüm. Aslında onların odaları daha karanlık ve küçüktü. Sonra onlar da sokağın karşısına gözlerini diktiler. Çünkü biz şansı hep sahip olmadığımız şeyler olarak düşünürüz.”

PAYLAŞ
Önceki İçerikÖzgürsün
Sonraki İçerikGeceyenisi
Avatar
Eserse yazıyor… Bazen çok da iyi yazıyor. Belki biraz megaloman, yine de sevilesi. Biraz naif, biraz komik, belki biraz da safderun… Her şeye rağmen yaşamayı seviyor. Evet, her şeye…