Sanata bir varoluş, hayatta kalış, kalıcılığı garantilemek dürtüsüyle yaklaşmıştır ilk insanlar. Mağaralara geyikler ve boğalar çizerek onların hiç değilse şekillerinin sahibi olmuşlar. Onları, şeklen var edip sonra vücut bulmalarını sağlayacaklarına inanmışlar. Bir efsun gözüyle bakmışlar yaptıklarına, onları çağırmışlar. Bugünkü “olumlama” olarak değerlendirebileceğimiz bu psikolojik yaklaşım, o dönemin zaruri sanat anlayışını bizlerin ellerine delil olarak sunmuştur.

Sanat da, gastronomi de, dilek-istek, hacet de en ilkel dürtülerdir kısacası. Psikoloji ilk insandan beri vardır o halde. Bizi sanata yaklaştıran ihtiyaçlar mı? Yoksa sanat en başından beri kendini aktarmaya çalışma savaşı mıdır bilemiyoruz. Bu girift durum her örnekte, her ihtiyaçta ve sanatta daha da çözülemez bir hal almaktadır.

Sanat, nasıl ortaya çıktı?
Sanat, nasıl ortaya çıktı?

Düşünmek, hayal etmek var edebilmenin tek şartıdır. Sanatçı somut bir örnek ortaya koymasa bile, düşünmekle var etmiş sayılacaktır.  Sanat bireysel yapılır, toplumsal algılanır,dönemsel yargılanır. Sanata coğrafyanın da birebir etkisi vardır. Her sanatçı kendi ışığını, kendi güneşini, kendi iklimini işler eserine. Nasıl ki Kuzeyli ressamlar daha karanlık, gri,pesimist bir tablo meydana getiriyorsa; Akdenizli ressamlar da bir o kadar aydınlık, ferah ve renkli tablolar yapıyorlar. Kullandıkları renk, aslında kendi topraklarında en çok maruz kaldıkları renk. Yani; doğanın rengi.

Sanatın keşfi nasıl ortaya çıktı?
Sanatın keşfi nasıl ortaya çıktı?

Eserlerin oluşumunu etkileyen bir diğer mesele de elbette estetik yargıların dönemsel değişikliğidir. Veyahut günümüzdeki tabirle; “moda”. Ama daha doğru bir tabirle; “akım”. Felsefik tercihlerin de etkisiyle gelişen akımlar, sanatın ürün yelpazesini genişleterek sanat tarihini doğrudan etkilemiştir. “çirkinliğin tarihi”, “güzelliğin tarihi”, “aşkın metafiziği” gibi estetik değerler hakkında pek çok yayın hazırlanmıştır. “Her şey zıttıyla kaimdir” sözünden hareketle; çirkinliğin güzelliği, güzelliğin de çirkinliği şiddetle tetiklediği, güçlendirdiği bu akımlar yüzyıllardır tartışılmıştır. Bir sonuca varılamamış olması da hala her şeyin zıttıyla var olduğunun en büyük kanıtıdır. Çünkü fikir, fikri doğurur. Fakat genel- geçer doğrular üzerinden gidildiğinde diyebiliriz ki, güzeli güzel yapan evrensel ölçülerdir. Objenin  parça-bütün ilişkisi,  insanın uzuvlarının eşitliği- doğruluğu demiyorum- evrensel ölçüde beğeniyi gerçekleştirir bilinçte. Buna  sanatın matematiği diyebiliriz.

Eseri doğuran elbette ki öncelikle hislerdir fakat bu süreçte coğrafya, tercihler, fikirler, tarihi olaylar  eserlerin çeşitliliğini sağlayan en önemli araçlardır. İlk bakışta biraz geri plandadırlar. Bu da sanatın felsefesidir.

Doğa insana ilham verir, insan da doğaya çoğu zaman zarar… Doğayla alışverişimizin daha adil olduğu günlere… Sanatla ve sanatçı hassasiyetiyle bakın çevrenize…

Coğrafyanın sanat etkisi nedir?
Coğrafyanın sanat etkisi nedir?

Özetlersek;

İlk insandan bu yazıyı okuduğumuz şu ana kadarki süreçte çok çeşitli sanatsal aktivitelerde bulunuldu milyarlarca insan tarafından. Kimi bilinçsizdi yaşadığı mağara duvarına iki geyik resmi kondurdu, kimi mermerden heykel yonttu ismini sanat koydu. Gayr-i ihtiyari yöneldiğimiz bu faaliyet önce 5 duyu organımızın algı eşiğine dokundu, sonra ruhta güzel-çirkin şeklinde birer sıfat buldu. Perspektif, ışık- gölge, renk, doku, ses derken binlerce eserimiz ve sanatçımız oldu. Sanatın evrensel olması sebebiyle, İtalya’daki heykel de, Türkiye’deki Cami de, Mısır’daki Piramit de, Almanya’daki katedral de, İspanya’da ki flamenko ve hatta Arjantindeki tango hepimize “sanat” oldu. Yetmedi kitaplar yazıldı ve çevrildi, şarkılar paylaşıldı… Ve işte sanat ırk, dil, din ayırmadan hepimize ortak değer oldu. Herkes sanatçı olmadı ama ortaya çıkarılan eserler herkese “sanat” oldu…

PAYLAŞ
Önceki İçerikHafızasını Kaybeden Müzeden Bir Traktöre Mektuplar
Sonraki İçerikÖyle Tatlı Ki…
Hande Elif Hergün
4 Mayıs 1991 İstanbul doğumlu olan Hande Elif Hergün, ilk, orta ve lise eğitimini İstanbul Fatih’te tamamladı. İstanbul Sur içinde büyümüş olmasından dolayı, sanat tarihine ve arkeolojiye ilgisi çok küçük yaşlarda başladı. Trakya Üniversitesi Sanat Tarihi Anabilim Dalından mezun olmasının ardından aynı bölümde yüksek lisans eğitimi aldı. Uzmanlık alanı Ortaçağ Hıristiyan Sanatı-Bizans Sanatı- olan Sanat Tarihçisi yazarımız uzmanlık alanında çeşitli makaleler ve tez çalışmaları hazırladı. Bu alanda ve benzer disiplinlerde aktif olarak düşünüp yazmaya devam etmektedir.

2 YORUMLAR