Sanat ve Antropoloji

Sanatı anlamak ve betimlemek için ihtiyaç duyulan yöntemler ve tanımlar uzmanlar tarafından da tartışılmaktadır. Bir sanat tarihçisi ve bir antropologun tanımlamaları ve yöntemleri oldukça farklıdır. Antropoloji biliminin sanat tarihinin içine nasıl dahil edilebileceği de düşünülebilinir. Antropoloji bilimini bazı kişiler (bilmeyenler) tarafından ırk bilimi olarak tanımlansa da gerçek bu değildir. Antropolojiyi Türkçesiyle de olsa kelime olarak tanımlarsak; antropo=insan ve loji=bilim anlamına gelen kelimelerinin birleşiminden meydana gelir ve insan bilimi olarak tanımlanır. Antropolojinin alt dallarına kabaca bakacak olursak; sosyal veya kültürel antropoloji ve biyolojik antropoloji (fizik ve paleoantropoloji) olmak üzere iki dala ayrılır. Sanatla kesişen dalı ise kültürel antropolojidir.

Sanat tarihçi, sanatın varlığını sorgusuz kabul ederken, antropolog sanat olgusunun kökenin içinde bulunduğu kültürü ve varoluşunun ortamıyla ilgili soru ve cevapları ortaya koyar. Daha sanatın ilk izlerini bulan, ilkel topluluklara ait sanatı sorgulayan antropolog o toplumun ritüelleri, gelenek ve görenekleriyle sembolleriyle birlikte sorgular. Bunu sanat antropolojisi olarak tanımlarsak; sanat antropolojisi; antropolojinin kültürel hareketliliği içindeki bir kategorisidir diyebiliriz. Dolayısıyla antropolog sanat eserlerinin içinde bulunduğu sosyal ilişkilere vurgu yapmak zorundadır. İşte bu nedenledir ki, sanat eserlerini sembolik ifadelerden çok kültürün yansıması olan canlı nesneler olarak görür. 17.yy özellikle Avrupa toplumlarında değişen ekonomik ve kültürel yapılar nedeniyle birçok ressamın kullandığı geleneksel renk ve desenleri terk ederek yenilik arayışına girmeleri de sosyo-ekonomik yapı ve hatta dinsel olguların kısacası kültürel değişimlerin sanat üzerine olan etkisinde yaşanan bir olgudur. Tam da bu noktada sanat ve antropoloji ilişkisi başlar.  Bu tanıma göre; sanat antropolojisi sanat üretiminin sosyal içeriğine, dağılım döngüsüne ve kabulüne, odaklanır. Çeşitli sanat eserlerinin sanatsal yönünün değerlendirilmesi ise, eleştirmenin görevidir. Antropoloji yaşam tablosunda olanı biteni yaşamın içeriğinde inceler, bu yüzden antropolojik sanat teorisinde eserler, insanlardan, sosyal ilişkilerden bağımsız biçimde düşünülemez.

Antropolojik açıdan bakıldığında zanaat mı sanat mı? Zanaat sermayeden çok el emeği ve işçiliğe dayalı üretim olarak tanımlanır. Ayakkabıcı, marangoz, vb. Sanat ne olarak tanımlanır? Genel anlamda yaratıcılığın ve hayal gücünün bir ürünü olarak tanımlanır. Bu durumda mağara dönemi yontma taş çağı olarak bildiğimiz diğer adıyla paleolitik (paleo=eski, litik=taş demek) dönem insanlarının avlanmak amacıyla yaptıkları ilk taş aletler sanat mı zanaat mı? Daha önce hiç görüp bilmediği bir taş aleti o zaman için (çakmak taşı olarak bildiğimiz) taştan yontarak yapmak hayal ve yaratıcılık ürünü değil mi? Aynı zamanda da bir endüstridir. Taş endüstrisi. Deriye şekil verip ayakkabı yapmakla, taşa şekil verip heykel yapmak arasında ne fark var? Biri sanatken diğeri neden zanaat? İşte bu tür sorgulamalar yaptığınız an antropolojinin tam da ortasına düştünüz demektir. Antropoloji bir anlamda da yaşam disiplinidir diyebiliriz. Elinize bir keski ve çekiç alarak taşı yontup heykel yaptığınızda sanat olursa, benzer aletlerle ahşap işlediğinizde de sanat olmalıdır. Zanaat ürünleri günlük hayatta kullanıma yöneliktir derseniz takı yapımında da oluşanlar aynı değil mi? Günlük hayatta süs diye kullanılmaz mı? Antropolojik açıdan ele alındığında bu soruların şöyle bir yanıtı ortaya çıkar.  Yaşamda zorunluluk halini almış hayal ve beceri ürünleri zanaat adını almış diğerleri ise sanat tanımlamasında kalmış. Örneğin ayakkabı yapımı bir hayal ve beceriyken aynı zamanda yaşamda bir zorunluluktur. Ayakkabısız yürüyemezsiniz. Ama bir tablo asmak zorunluluk değildir. Bir kolye takmak zorunluluk değildir. Ama sizin görsellik ve süsleme isteğinizin bir sonucudur. İnsanoğlunun doğa karşısında ürettiği her şey aslında bir hayal ve becerinin ürünüdür. Toprak kap ve süs eşyası yapmak bugün için sanat olarak tanımlanırken insanın toprak kapları kullandığı dönemde zanaattı.