Osmanlı Minyatürlerinin gerçekçi bakış açısıyla yapılması ve tarihi belge niteliği taşıması, araştırmalarda başvurulacak ana kaynaklardan biri olmasını sağlar. Kumaş; bakımı yapılmadığı sürece çürüyüp giden bir malzeme olduğundan günümüze ulaşmayan birçok kadın kıyafeti Levnî’nin minyatürlerinde yer alır.

Minyatürlere geçmeden önce kadın giyimi hakkında biraz bilgi vermek gerekirse: Osmanlı Dönemi kadın giyimi ev içinde ve sokakta farklıydı. Kadınlar haremde giyindikleri gibi sokağa çıkamazlardı. Harem girilmesi yasak yer anlamına gelen Arapça bir kelimeden gelir ve genel olarak kadınların bir arada yaşadığı, namahrem erkeklerin giremediği mekandır. Ev reisinin karısı, cariyeleri ve çocuklarıyla yaşadığı yer anlamına gelir. Haremde giyilen kıyafetlerin temelini şalvar, entari, gömlek, kaftan oluştururdu. Bunun dışında hotoz önemli bir baş süsüydü.

Resim 1 . Dader Banu Portresi , Levnî, y. 1720-25.
Resim 1 . Dader Banu Portresi , Levnî, y. 1720-25.

Ev içinde ya da dışarıda başı açık gezilmezdi. Saraylı kadın başına fes şeklinde kısa başlıklar ya da hotoz takardı. Kadınların statüsünü bu başlıklar belli ederdi. Bu hotozların üzerinde değerli taşlar ve boncuklar bulunurdu. Kadınların saçları uzun ve bakımlıydı. Saçlar genellikle örülür, örgülerin arasına da ufak tokalar takılırdı.

Osmanlı giyim geleneği, Orta Asya giyim kültürünün devamı niteliğindedir. Osmanlı giysilerinin temel öğeleri olan önden açık boy giysisi entari ve kaftanlar Asya kökenli giyim tarzının devamıdır. Osmanlı kadınları bu kıyafetleri değiştirip geliştirerek yüzyıllarca kullanmışlardır. Hatta günümüzde özel gecelerde hala kaftan giyilmektedir.

Kaftanların genel özelliği; önden açık, küçük hakim yakalı, kısa kollu ve yerlere kadar uzun olmasıydı. Törenlerde giyilen kaftanlar daha özenli dikilirdi. Padişahlar, hanım sultanlar, valideler ve gözde cariyeler pahalı kaftan giyerdi. Bazen ülke dışındaki elçilere de hediye olarak kaftan yollanırdı. Bu hediyeleşme Osmanlı için bir adet haline gelmişti ve çoğu minyatürde de tasvir edilmiştir

Şalvarlar da kendi aralarında paçalı ve paçasız olarak ayrılır. Bazıları ipek kumaştan yapılır ve uçkurla bilekten sıkılan modelleri vardır. Bugünkü pantolonun yerine geçen bir giyimdir.

Entariler, şalvar ve gömleğin üzerine giyilen bir çeşit hırka gibidir. Kolu uzun ya da kısa kesilir, etek boyu genellikle yerlere kadar uzanırdı. Yıllar geçtikçe entari şekilleri de değişecek vücut hatlarını daha çok belli edenleri tercih edilecektir.

Gömlek, her kesimden kadının tercih ettiği bir parçadır. Kadın, erkek, çocuk kıyafetleri arasında ölçüden başka fark yoktu. Kadın veya erkek ten hangisi erken kalkarsa diğerinin kıyafetini giyebilirdi.

Mücevherler, gösterişli kemerler, değerli tokalar, yüzükler de saraylı kadının vazgeçilmezidir. Aynı zamanda bu takılar saraylı kadının statüsünü de belli ederdi Baş giyimi her dönemde önemliydi. Kadınlar başı açık evde veya sokakta gezmezdi. Bunun için hotoz kullanılmıştır. Bu hotozlarında bir sürü çeşidi bulunmaktadır. Bazıları yassı fes şeklinde olurken bazıları yukarı doğru daralan veya genişleyen bir formadır. Hotoz eğer hanedandan bir kadına aitse mutlaka üzeri değerli taşlarla süslenirdi. Herkes hotoz takabilir ama bu kadar süslüsünü sadece padişahın kızları, eşleri ve valide sultanları takabilirdi.

Levnî Abdülcelil Çelebi, 18.yüzyılın önemli minyatür sanatçısıdır. Yaptığı tek figür çalışmaları, dönemin sosyal yaşamını, giyim-kuşamını çok iyi yansıtır. Minyatür sanatına çok fazla yenilik getirmiştir. J.B. Van Mour’un yapıtlarından etkilendiği düşünülen Levnî minyatür geleneğinin son temsilcilerinden biridir. Batılı resim geleneğinin kurallarını minyatür sanatıyla birleştiren bu sanatçının figürleri çoğu zaman gerçek kişilerdir. Bazı figürlerin üzerinde kime ait oldukları bile yazılıdır. Bu nedenle bizim için güvenilir bir kaynaktır.

Resim 2. Yemenisini Bağlayan Hanım, Levnî, y. 1720-25
Resim 2. Yemenisini Bağlayan Hanım, Levnî, y. 1720-25

Levnî bir yandan geleneksel Osmanlı resim anlayışına bağlı kalmış, öte yandan Batı resim kurallarını da bir ölçüde sanatıına katmıştır. Levnî’ye ait olan Dâder Banû Portresi, üzerinde adı yazılı bir çalışmadır.(Resim 1) Bir eliyle entarisinin eteğini hafifçe kaldırmış, diğer elinde karanfil tutan tombul bir kadını tasvir etmiştir. En içte kırmızı desenli şalvarı, onun üzerinde nahudi renk uzun kollu hırkası ve en üstte kısa kollu yerlere sürünen entarisi o dönemin modasını yansıtır.

Uzun kollu hırka kalçasına kadar iner ve kol kesimi farklıdır. Üzerine giydiği entari de hırka gibi serpme çiçeklerle süslenmiştir. Savai kumaştan yapılan bu entarinin etek kenarlarından kırmızı renk ve açık mavi astarı görülür.

Entari ve hırka yakasız, derin dekoltelidir. Bele bağlanan kuşak vücudu sıkmadan güzelliği ön plana çıkartır. Başına taktığı hotozu yine taşlarla süslenmiştir. Tek omzuna attığı hotozun üzerine sırma işlemeli yemenisini bağlayıp boş kalan omzuna sarkıtmıştır. Boynunda, kulaklarında ve kollarında takıları vardır.

Kadınların iç elbiseleri saten veya altın işlemeli brokar kumaştan önü açık ve ilik düğmeli yapılırdı. Belin altından vücudu sıkmadan bağlanan özel işlemeli kuşaklar da elbiseyi tamamlayan bir unsur olarak karşımıza çıkar.

Bütün kadınlar yaz aylarında ince bürümcük gömlek giyerdi. Elbisenin altına giyilen şalvarlar da topuk üzerinden uçkurla sıkılırdı. Kıyafetler üst üste giyilse de birbiriyle uyum içerisindeydi.

Levnî’ye ait diğer bir minyatürde de yemenisini bağlayan kadın tasvirini görürüz. (Resim 2) Tek dizini bükerek oturan kadın başını örtmektedir. En içte çizgili şalvarı onun üzerine de sarı sırma yollu ince bürümcükten gömlek giymiştir. Kalçasına kadar inen uzun kollu çiçek desenli hırkanın üzerinde kısa kollu yeşil desenli entarisi vardır.

Bir önceki tasvire benzeyen farklı kesim hırkası oldukça güzeldir. Derin dekolteli yaka detayı da dikkat çeker. Kuşağın olduğu yere kadar birkaç düğmeyle entari tutturulmuştur. Kuşak bele doğru inerken vücudunu sıkmamıştır.

Dader Banu gibi o da turuncu hotozunu tek omzuna atmıştır. Hotozun üzerine de püsküllü ve desenli yemenisini bağlamaktadır. Baş örtme şeklini göstermesi açısından faklı bir minyatürdür.

İngiltere elçisi eşiyle birlikte İstanbul’a gelen Lady Mary Wortley Montagu’nun anıları da 18.yy için önemli bir kaynaktır. Montagu’nun hatıralarında hiçbir kadının sokağa yaşmaksız çıkmadığı ve yaşmakların arkadan bele kadar sarktığı yazılıdır. Ayrıca kadınların ferace giydiklerini de ekler.

Yine Levnî’ye ait olan ‘Feraceli Hanım’ tasviri İstanbul’da müslüman kadının 18.yy.’da nasıl sokağa çıktığını gösterir. (Resim 3) Genç kadının sarı papuçları onun müslüman olduğuna işarettir. En altta kiremit renkli, desenli ve kürklü elbisesi vardır. Onun üzerine uzun kollu farklı kesimde bir hırka giymiştir. Hırkanın üstüne de kolları bol, yerlere kadar uzanan, geniş yakalı, mavi astarlı feracesini görürüz. Elleriyle hafifçe feracesini kaldırır ve iç giyimi gözükür. Renkler birbiriyle çok uyumludur.

18.yüzyıl Batı ile ilişkilerin ilerlediği bir dönemdir. Bu ilerleme de doğal olarak giyime yansımıştır. Kadınların daha çok dışarıya çıktığı, mesire yerlerinin oluştuğu bir zamandır. Rahatlığın ve zevkin ön planda olduğu dönemde feracelerin boyu değişmiş, yaşmaklar incelmiştir. Artık kadınlar daha bakımlı ve çekidir.

Resim 3. Feraceli Hanım, Levni, y.1720-25
Resim 3. Feraceli Hanım, Levni, y.1720-25

Entari, şalvar, gömlek kullanımı her dönemde devam edecektir. Ancak bu kıyafetlerin renginde, deseninde ve boyunda değişimler olmuştur. Batıdan alınan örneklere bakılarak kıyafet dikilmiştir. Saraylı kadınlar Paris’ten gelen moda dergilerine bakarak terzilere sipariş vermiştir.

Önceki yüzyıllarda ağır kumaşlar kullanılırken bu dönemde kumaşlar olabildiğince incelmiş ve daha zarif bir hal almıştır. Kadıların daha bakımlı olduğu bu dönemde fermanlar çıkartılarak daha dikkatli giyinmeleri emredilmiştir.

18.yüzyıl kadın giyimi bir dönüm noktası olmuştur. Gerek Batılı etkiler gerek kadınların dışa açılmasıyla geleneksel giyim tarzından kopmalar görülür. Bu yüzyılın etkileri hız kesmeden devam edecek bundan sonraki dönemlerde de kıyafet seçimi daha çok değişecektir.

Elbette birkaç örnekte Osmanlı Kadın Modası’nı anlatmak mümkün olmayacaktır fakat fikir oluşturması açısından Levni’nin eserleri bizim için kanıt niteliğindedir.

KAYNAKÇA

  • ALTAY, Fikret (1979), Kaftanlar, Yapı Kredi BankaSI Kültür ve Sanat Hizmetleri, İstanbul
  • GÜRTUNA, Sevgi (1999), Osmanlı Kadın Giysisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
  • MAHİR, Banu (2005), Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
  • TEZCAN, Hülya (2006), Osmanlı Sarayının Çocukları, Şehzadeler ve Hanım Sultanların Yaşamları, Giysileri, Aygaz Yayınları, İstanbul
PAYLAŞ
Önceki İçerikTek Kişilik Yorgan
Sonraki İçerikMistik Bir İnanç Sistemi Olarak Orpheusçuluk
Nurefşan Yeşilnur
1991 yılında İstanbul’da gözlerini açtı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Sanat Tarihi Bölümü’nde Yüksek Lisans okuyor. İstanbul’u ve Türk Kahvesi’ni çok sever.