Gerçek hayatla bağım koparken uykularımda, yer çekiminden de kopmuşum, zifiri akşamlarda damdan dama kanatsız süzülmüşüm kime ne? Neyse ki henüz uçuş izni soran olmadı ama “Gece vakti kız kısmının dışarıda işi ne?”, sloganıyla tanınan “elalem” adlı sivil örgüt rüyalar alemine de sızmayı başarmış.

Olur ya sizde rastlarsınız kendilerine küçümsediğimiz potansiyellerini bilin istedim. (Nükleer patlama olsa hayatta kalacak türlerden biri hamam böcekleri, diğeri kafadan bacaklı Elalem)

Sağda solda uçma hevesim Batman serisine kaptırmışken kendimi koltukta sızmanın yan etkisi olabilir.

Sabah uyanıp parçaları hatırlayınca önce aklından şüphe ediyorsun, sonra bir gülümseme geliyor.

Anladığım kadarıyla bilinçaltım benim aksine fantastik senaryolara pek düşkün. Sağ olsun haftada bir iki bölüm yayını için oyuncu kadrosundan, dekora, mekana kadar hızlı ve kusursuz bir süreç söz konusu.

Rüyamda bir sabah kahvaltımızı Seda Sayan hazırladı, kendisi tepeden topuzu ve sivri topuklularıyla salınıyordu bizim evin mutfağında. Gerçekten de yurdum insanıymış ki evlere kadar gelip elleriyle ikramda bulunuyor.

Demlediği çayı acı bulup, pek olmamış bacım diye surat yapmışlığım var. Nasıl olduysa elini beline koyup, “Kimsin sen, haddini bil!” diye ağzıma pabucuyla yapıştırmadı. Sanırım bilinçaltım RTÜK kapsamında olup, şiddet yanlısı yayın yaptırmıyor. Bu yayın politikasını pek takdir ediyordum ki, gösterdiği hassasiyet fazla uzun sürmedi.

Yine bir rüyadır işe gitmek için otobüse biniyorum. Şoför koltuğunda sarışın, minyon, tahminimce yabancı uyruklu bir kadın. Yüzü bir yerden tanıdık geliyor, “Kimdi, kimdi yahu?” Otobüs hareket ediyor, oturmadan yol ücretini uzatayım diyorum. Ücreti alırken şoför beni baştan aşağı süzüp aniden aracı durduruyor. Önce arkadaki yolcu kitlesine bakıyor, sonra bana bakıp parmağını sallayarak;

– Kaç kere diyeceğim o ayakkabılarla Opakkk Çurap olmalı diye!

Bizimleeaa Deiilsınnnn diye suratıma haykırıyor tüm yolcular. Bir güzel de dolmuştan indiriveriyorlar beni. Eee yol ücretini geri verseydin be Ivana. Opak Çorap alırdım bari.

Otobüste halk şiddetine maruz kaldıktan sonra izninizle azıcık başrol kaprisi yapacağım.

O senariste söyleyin bir dahaki sahnede Bentley marka araç olmazsa oynamam.

Olmadı o rüyalara koşturacak yeni başrol bulsun!

Ivana Sert’in konuk oyuncu olarak beni rencide ettiği rüyamı bir arkadaşıma anlattım. Bu kadarıyla kurtulduğuna şükret. Mazallah bir gün Esra Erol’a yarışmacı olarak katılmak da var dedi! Olur ya öyle bir kurgunun içine düşer de, uyandığımda bunu hatırlarsam belleğimi benzinle yakarım.

Inception (Başlangıç)

Ne zaman şu Inception (Başlangıç) denen filmi üst üste izleyip, “Acaba bilinçaltına sızıp rüyaları şekillendirmek mümkün mü?” diye sormaya başladım, belleğimdeki fantastik görüntüler hız kesmez oldu.

Söz konusu filmde başrolümüz kaçak durumdaki bir hırsız olup, rüyalara sızarak insanların zihinlerinden sırlarını çalmakla nam salmış.

Kaçak durumdan kurtulması için bir iş teklif ediliyor hırsıza. Bir iş adamının bilinçaltına sızıp, zihnine bir fikir yerleştirilmesi isteniyor. Eee, tabi ki işi kabul edip bir ekip kuruyor. Sonra uyku modun da gelsin rüya içinde rüyalar alemi… Rüyalardaki mekanları ekibe dahil olan bir mimarın yardımıyla şekillendirerek bir nevi zamanda yolculuk yapıyorlar. Başrol oyuncusunun sevdiği kadının bu süreçte gerçekliği kaybedip hayatına son verişi de anlatılıyor. Bazı sahnelerde rüya mı gerçek mi seçimi yapmak biz izleyicilere kalıyor.

Bu filmi izledikten bir süre sonra bazı deneylerle ilgili haberlere denk geldim. Amerikalı bilim adamları yaşanmamış sahte bir anıyı rüya gibi bilinç altına yerleştirmeyi başarmış. Bazı gazeteler bu deneylerden Inception filmi gerçek oldu diye bahsetmiş. Bu sayede travmatik olaylar yaşayan insanları sahte anılarla tedavi etmek gelecekte mümkün olacakmış.

Bunca bilimsel gelişme olmuşken, birileri insan belleğini kurcalayıp dururken; kendimi zihnimin kurgularına kaptırmamı, göreceklerime dair olasılıklarda bulunmamı çok da yadırgamayın.

Zihnimdeki sahte görüntüler serisi bile olsa biliyorum birgün meşhur Samba Karnavalı gelecek mahallemize. Vuvuzellanın neşeli sesleriyle uyanacağız.  Tüm mahalleli günlerce senkronize şekilde gerdan kırıp, bedene kuvvet kalça sallayacağız. Sallamayanları kınayacağız.

Birgün hükümeti devirip hiyerarşileri yıkan sarışın devrimci kadınlar olarak ana haber bültenlerine damga vuracağız.

….ve yeri gelecek Simpsonların şehri Springfield’e gidip tek hobisi kötülük olan fabrikatör Mr. Burns’un suratına çifte tüküreceğim.

Rüyamda bile göremeyeceklerimi henüz ben de bilmediğimden sizlerle paylaşamıyorum.

Uykusunda uçuşa yeni başlayanlar; yasal hız sınırına uyalım, uymayanları uyaralım.

Belli mi olur bir gün rüyalar aleminin yollarında rastlaşıp aynı kurgunun başrolleri oluruz.

Yazan: Hava trafik memuresi Aylin

PAYLAŞ
Önceki İçerikÖzel – Şiir
Sonraki İçerikOtosansür ve Sanat…
Aylin Kuzu
İkizler kadını, iletişim insanı, doğu akdenizin güneylisi… Yazmak bir hastalıksa şifası da parmak ucunuzdaki kelimelerde saklıdır. Bulaşık yıkarken, bisiklete binerken,Uykusuz kaldığım suratsız sabahlarda bir kelime sürekler beni peşinden.Sonra bir bakmışım cümleler sürüsünün ortasında sağa sola koşuyorum.