Her saniyede eskiyen bedenimiz ve zihnimiz neden hep eskileri arıyor? Eskileri arıyor olmamızın sebebi mutsuzluğumuz olabilir mi? Bu sorularla kendimi insanlığın doğası üzerine düşünürken bulduğumda. Farkettiğim şu oldu; insanlık doğası gereği mutluluğu arıyor, daha sonra ait olma hissi hırçınlaştırıyor. Arayışta olan bu hırçınlığın çalacağı tek kapının samimiyetsizlik olduğunu sosyal medyaya bakarak açık şekilde görebilir olduk. Hayatında tamamiyle samimi davrandığın bir canlı varsa bu yazım sana göre değil; zaman kaybetmemelisin ve hemen üremeye başlamalısın.

Şimdi sizi ilkel toplumdan günümüz toplumuna doğru bir yolculuğa çıkaracağım. İlk durağımız ise “ samimiyetsizlik “ oluyor. Yolculuğumuzda samimiyete ilk olarak rastladığımız yer ilkel toplumlar oluyor. Samimiyetin getirdiği; netlik insanın doğasındaki aitlik hissini tapışlamaya başlıyor. Tapışladıkça alışkanlığa dönüşen eylemler çatışmalara yol açıyor ve toplum ister istemez

İkinci Durağımız olan “yalan”la tanışıyor. İlk durakta beğenmediği şeyi direk tüm samimiyetiyle ifade eden toplum; 2. duraktaki çatışmayı engellemek için yavaş yavaş samimiyetle vedalaşmaya başlıyor. Ve hoşgeldin beyaz yalan diyoruz daha sonra; 2. duraktaki çatışmada var olmaya çalışan samimi insanlar törpülenerek, 3.durağımız olan “tek düzelik”e hazırlıyor. Tek düzeliğin getirdiği standartlar hislerimizi elimizden alıyor. Bundan dolayı defalarca seyredip hiç sıkılmadan güldüğümüz filmler ya da defalarca dinlememize rağmen hala ilk dinlediğimiz heyecanla dinlediğimiz müzikleri ararken buluyoruz kendimizi. Neden artık öyle filmler ya da müzikler yapılamıyor? 3. durağımız olan tek düzeliğin getirdiği standartlar hislerimizi elimizden almakla yetinmiyor; üretemez, düşünemez, sevemez bir toplum olmamıza yol açıyor.

Her şeyin belirlendiği bir toplumda 4. Durağa yani “robotlaşma “ ya uğramamak imkansız kılıyor. Robotlaşmakla ilgili kelimeler boğazımda düğümlendiği için bu durakta sadece sosyal medyaya, teknolojiye, özellikle arabalara ve ilişkilere bakmanızı önereceğim sadece. 4. durağımız olan robotlaşma sıradanlığı getirdiği için; insanlar kendini özel hissedemez oldu.

Aslında her insan mükemmel, özel ve eşsizken… Sıradanlığın taşıdığı son durak ise “mutsuzluk”. Mutsuz musun? Neden? İnsanlık doğası gereği mutluluğu ararken aslında uygarlaştı ve samimiyetini, saflığını, mutluluğunu kaybetti. Yani aslında uygarlık samimiyetsizlikle gelişti. Şimdi soruyorum sana ilkel bir toplumda mı yaşamak istersin uygar bir toplumda mı? Senin ütopyanda ne var?

PAYLAŞ
Önceki İçerikPılım Pırtım Sobe!
Sonraki İçerikBahar Kumpanyası
İbrahim Çıbık
Temeli sağlam bir yapının tadilat işlerine talibim. Duvarları yıkmaya, köprüler kurmaya ve yangınlar başlatmaya hazırım. Yaşıtlarıma göre müthiş deneyimliyim, enerjim bol,üstelik bir tutam da şu ‘vizyon’ denen şeyden var elimde ve en baştan başlamaktan korkmuyorum. Beceriler: İşte şu ‘vizyon’ olayı, kitlelere konuşma yeteneği, ekip motivasyonu ve gerçekten inanılmaz ürünler ve girişimler yaratma arzusu. Bunların yanında sürekli yenilenme arzum ilginç uygulanabilir fikirlere yol açıyor. Kısır bir döngüde büyüdüğümüz şu zamanlarda saf bilgiye ve tecrübeye olan açlığım doymak bilmiyor. Yapacaklarımla yaptıklarım arasındaki arafta insanlığa el sallayan içgüdülerim var. İnançlarım, değerlerim ve müziğimle her şeyin daha iyi olmasını diliyorum.