Hayatı ne kadar anlamlı yaşıyoruz? Şu teknolojik gelişmelere boğulduğumuz çağda gerçek anlamda bir şeylere, ailemize, dostlarımıza, sevgilimize ne kadar değer veriyoruz? Yaptığımız işlerde, takındığımız tavırlarda gerçekten samimi miyiz; yoksa durmadan yüzümüze maskeler takma ihtiyacı mı duyuyoruz? Sosyal medya dışında yüz yüze iletişimde olduğumuz kaç kişi var.

1) Hayatı o kadar da anlamlı yaşadığımız söylenemez. Hem bu anlamlı yaşamak da neyin nesi… Bir şeylere anlam yüklemek nedir ki; anlam yüklesem ne olacak, yüklemesem ne olacak. Günlük koşuşturmalardan neye zamanım kalıyor ki; kendime bile bir anlam yükleyemediğim şu dünyada başka neye anlam yükleyebilirim…

2. Yeni'nin en güzide şairi Turgut Uyar.
2. Yeni’nin en güzide şairi Turgut Uyar.

Turgut Uyar – Geyikli Gece

Yanlış! Tüm yoğunluğa ve iş stresine rağmen hayata, geleceğe en başta da kendimize bir anlam yükleyebilmemiz lazım. Anlam’dan kastettiğim, sevdiğimiz her şeyi an’makla, bunların farkına varıp ne olduklarını anlamak’la ilgili bir şey. An’maktan, anlamak’tan yoksun bir dünyada yaşamak Sisifos çilesinden başka nedir ki… Turgut Uyar’ın Geyikli Gece’deki mısralarını hatırlayalım, teknolojiden, sosyal mecradan ve asfalt dünyadan kendimizi bir an olsun uzaklaştıralım; kendimizi geyikli gecenin kucağına atalım:

Geyikli Gece
Geyikli Gece

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz

Yeşil yabanıl uzak ormanlarda

Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan

Hepimizi vakitten kurtaracak

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı

Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk

Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza

Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları

Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk

Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz

Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

Hiçbir şey umurumda değil diyorum

Aşktan ve umuttan başka

Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı

Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor

 

Biliyorum gemiler götüremez

Neonlar ve teoriler ısıtımaz yanını yöresini

Örneğin Manastır’da oturur içerdik iki kişi

Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek

Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı

Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi

Geyikli gecenin karanlığında

Ama ne varsa geyikli gecede idi

Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan

Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda

Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında

Büyük otellerin önünde garipsiyorduk

Çaresizliğimiz böylesine doğaldı işte

Hüznümüz büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız

Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk

Yahut bir adam bıçaklasak

Yahut sokaklara tükürsek

Ama en iyisi çeker giderdik

Gider geyikli gecede uyurduk

(Geyikli gece bizi yatıştırırdı.)

Turgut Uyar
Turgut Uyar

2) Teknolojiyle, cep telefonlarıyla, leptoplarımızla, akıllı saatlerimizle o kadar meşgulüz ki, sevdiğimizi ve değer verdiğimizi düşündüğümüz insanlara hakkettiği sevgi ve değeri veremiyoruz. Durmadan bir şeyleri es geçiyoruz, erteliyoruz. Buradaki amacım “birbirinizi sevin, birbirinize değer verin” gibi toplumsal ve yüzeysel mesajlar vermek değil; amacım sizleri biraz derinlere indirip bir şeylerin farkına vardırmak; bu şekilde kendim de farkına varmak.

3) Yıllar önce “Maske” isimli bir çizgi film vardı; Afrika masklarına benzeyen sihirli bir maskeyi takan adam, yeşil yüzlü, çılgın bir kişiliğe dönüşüyordu. Kendimizi de günlük hayatta bu yeşil yüzlü adama benzetiyorum, öyle farklı kişiliklerimiz ve rollerimiz var ki, herkesin maskesi de ona göre farklı renkte; bu renk gün içinde sürekli değişmekte, çünkü gidilen yere göre o renkte maske seçilmekte… Bence bir an olsun maskelerimizi çıkartıp kendi yüzümüzle, “neysek o” gibi yaşamaya başlasak, bu saçma maskelere hiç mi hiç ihtiyacımız kalmayacak.

4) Sosyal medya dışında yüz yüze görüştüğümüz arkadaşlarımız elbette var. Ama bu arkadaşlıklar da miyadını doldurdu dolduracak… Artık bütün ilişkilerimiz sanal aleme teslim olmaya başlamakta. Buna bir dur demeli ve arkadaşlarımızı, sevgilimizi, diğer bütün ilişkilerimizi bu sanallıktan kurtarıp gerçek bir boyuta taşımamız gerekmekte.

İşte tüm bunları (ve benim atlamış olduğum daha birçok şeyi) yaparak sonunda geyikli geceye ulaşabilir; kendimize daha yaşanılır ve anlamlı bir dünya kurabiliriz. Ama işe ilk olarak kendimize güvenmekle, kendimizi sevmekle başlamalıyız: uzanıp kendi yanaklarımızdan öpebilmeliyiz:

Turgut Uyar – Geyikli Gece
Turgut Uyar – Geyikli Gece

“Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede

İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı

Sultan hançerleri gibi ayışığında

Bir yanında üst üste üst üste kayalar

Öbür yanında ben”

Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım

Eskimiş şeylerle avunamıyoruz

Domino taşları ve soğuk ikindiler

Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık

Gölgemiz tortop ayakucumuzda

Sevinsek de sonunu biliyoruz

Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum

İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada

Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum

Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum

İyice kurulamıyorum saçlarını

Bir bardak şarabı kendim için içiyorum

“Halbuki geyikli gece ormanda

Keskin mavi ve hışırtılı

Geyikli geceye geçiyorum”

 

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

Geyikli gece şiiri o kadar çok kişi tarafından benimsendi ki, Turgut Uyar denilince artık akla ilk olarak Geyikli Gece şiiri gelmektedir.
Geyikli gece şiiri o kadar çok kişi tarafından benimsendi ki, Turgut Uyar denilince artık akla ilk olarak Geyikli Gece şiiri gelmektedir.

Kaynak: Turgut Uyar, Büyük Saat – Bütün Şiirleri, YKY.

PAYLAŞ
Önceki İçerikLazer Epilasyon Fiyatları
Sonraki İçerikGRİ’nin Yeni Oyunu Kapıcı Kasım’da BO Sahne’de
S. Emre Özcan
S. Emre Özcan 1992 yılında doğdu. Liseyi Balıkesir’de İstanbulluoğlu Anadolu Öğretmen Lisesi’nde okudu. Lisansını 2014 yılında MSGSÜ Felsefe Bölümü’nde Onur Belgesi alarak ve bölüm üçüncüsü olarak tamamladı. Aynı yıl MSGSÜ Sanat Tarihi – Batı Sanatı ve Çağdaş Sanat yüksek lisans programına girmeye hak kazandı. Yüksek lisansının ders dönemini 4.00 ile kapattı. Tez konusunun ne olduğunu şimdilik kendisine saklamakla birlikte edebiyat-sanat tarihi-felsefe üçgeninde bir çalışma olduğu biliniyor. 10 yıla yakın süredir hikaye, şiir ve roman türleri üzerinde çalışıyor. Yazmanın bir keyif değil, yaşamaya katlanmak için bir zorunluluk olduğunu düşünüyor. Her şeyin çok (ama çok) çalışılarak başarılacağına inanıyor.

3 YORUMLAR