Halil Akdeniz
Halil Akdeniz "Anadolu Uygarlıkları Güncel Notlar"

Dünyada soyut sanat örnekleri ilk kez 1910 da Kandinsky’nin yapmış olduğu suluboya çalışmasıyla başlamıştır. 1910larda başlayan bu stil gerçekte bir ekol olmayıp bir anlayışı dile getirmekteydi. Soyut sanatın en büyük özelliği artık sanatçıların doğaya bakmadan beyinleriyle çalışmalarıydı.

Türkiye’de ilk soyut girişimler geometrik non – figüratif çerçeve içinde olmuştur. Renk soyutlaması mantığı ise ilk defa müstakiller ve D grubunda görülmeye başlamıştı. Ancak bir fov, Die Brücke, Der Blaue Reiter gibi renk soyutlamasına dayanan dışa vurumcu anlayışlar bizde pek yankı yapmamıştır. Renk soyutlamasına geçişteki gecikmenin, lirik – non – figüratif anlayışının geç kalmasına neden olduğu kabul edilebilir.

Soyutlamanın Gelişimi

Türk resmi, 1900lerin ilk çeyreğinden itibaren Avrupa resmindeki yenilikçi akımların paralelinde bir oluşum sürecine girmiştir ve kendine özgü sentezini oluşturmaya çalışmıştır. Ancak batı ile olan bu etkileşim Türk resmiyle aynı zamanda değil de, 1950ler de kendini gösterebilmiştir. Çünkü 1950li yıllar, özgürlükçü demokrasi, ülkenin sanat yaşamına batıdaki sanatsal akım ve yenilikleri takip eden bir zihniyet ve çok yönlü eğilimler görürüz.

Bedri Rahmi "Hayat Ağacı", 1957
Bedri Rahmi “Hayat Ağacı”, 1957

Bizde resimsel anlatımlar yerel bir gelişime bağlı olamadan biçimleme anlayışları dışarıdan hep hazır olarak alındı. Bunun nedeni sanatçı ve düşünürlerimizin sanatsal üslup ve akımlar üzerine fazla eğilmemeleri ve bunların oluş nedenlerini ve zeminlerini araştırıp incelememeleri idi. Salt soyut çalışma Kandinsky’nin 1910‟larda yaptığı lirik non – figüratif resimle ortaya çıkmıştır. Ancak biz bu gelişimin ne olduğunu 1955’lerde anlamaya başladık. Bizde ilk soyut çalışmalar geometrik – non – figüratif bir biçimleme sınırı içinde kalmıştı.

1950li yıllar, özgürlükçü demokrasi, ülkenin sanat yaşamına batıdaki sanatsal akım ve yenilikleri takip eden bir zihniyet ve çok yönlü eğilimler görürüz. Türkiye’de resim ve

heykel sanatı bu dönemde hızla soyut akımların içine girmiştir. Batıdaki dezenformasyon ilkesine daha önceden uyulmaya başlansa bile bu dezenformasyonu kendi tarzlarına uygulamaları 50lere dayanır.

Devrim Erbil "Ritmik Deniz Yorumu", 1999
Devrim Erbil “Ritmik Deniz Yorumu”, 1999

Türk sanatçıların soyutlamaya ilgi duymaları Türk resminde önemli bir gelişmeydi lakin büyük bir sorunu vardı, o da halka soyut resmi benimsetebilmekti. 1953 yılında Adnan Çoker’le Lütfü Günay, “Sergi Öncesi” adını verdikleri ilk soyut sanat sergilerinden birini açtılar. Bir yıl sonra yine beraber Helikon Sanat Galerisi’nde bir soyut sanat sergisi daha açtılar. Helikon’da kısa bir süre sonra Cemal Bingöl tümüyle non figüratif yapıtlarından oluşan bir sergi açtı.

Resimsel anlayışımız alt yapısı oluşmadan batıdan alınıyordu. Türk sanatçılar, soyut sanat arayışlarını düşünce gelenekleri Türkiye’den farklı olan batı felsefesi üzerine temellendirmeye çalıştı ama bu olanaksızdı. Bundan dolayı bizdeki soyut resmin oluşumu birbiri ile ilişkisiz değerlendirmelerle ilgilidir. Soyuta ilişkin tüm bu girişimler sonunda batı sanatının sorunlarının etraflıca anlaşılmasını sağlamıştır. Dolayısıyla soyut resmin sınırsız bir anlatım alanı olduğunu anlamıştık. Hatta soyut anlayışı geleneksel halk sanatıyla ilişkilendiren sanatçılarımız oldu. Kimi yapıtlarda yöresel ve folklorik motiflerin soyut düzenini değerlendirme çabasındadır.

1959 – 1960larda soyut anlayışı benimsemiş aktif olarak çalışan ressamlar Zeki Faik İzer, Sabri Berkel, Halil Dikmen, Şemsi Arel, Ercüment Kalmık, Ferruh Başağa, Nuri İyem, Adnan Çoker, Cemal Bingöl, Adnan Turani, Lütfü Günay ve Cemil Eren’dir. Ressamlar soyutun çeşitli anlayışlarını temsil ediyorlardı. 1960tan sonra Devlet Resim ve Heykel Sergilerinde, müstakiller ve D grubu sonrası kuşağının desteği ile soyuta karşı ilgi artar. Bu yeni kuşağın akademideki hocalarının da desteği ile soyut anlayış büyük bir etkinlik ve yayılma gücü gösterebilmiştir. Buna paralel olarak bu alandaki yayınlar da artmıştır. Ancak yazıları genelde ressamlar ele almıştır.

Fahrelnisa Zeid "Cehennemim", 1951
Fahrelnisa Zeid “Cehennemim”, 1951

Türk Sanatında Soyut Resmin Sınıflandırılması

Bizdeki soyut resim sınıflaması şu biçimde özetlenebilir;

  • Geometrik soyutlamacılar
  • Lirik soyutlamacılar
  • Geometrik non – figüratif
  • Lirik non – figüratif

Geometrik Soyutlamacılar

Türk resim sanatında figürü, geometrik bir özetleme ile soyutlayan geometrik soyutlamacılarımız, ilk soyut yapıtımızı verenler olmamışlardır. Örneğin Ferruh Başağa 1947‟deki “Aşk” adlı yapıtında, modle’yi resminde bırakmasına karşın, figürü resminin ana konusu olarak muhafaza ediyordu. Hamit Görele de büyük, düz yüzeyler haline getirdiği sembolik nesne biçimlerini tuval yüzeyine dağıtarak bir çeşit düzenleme yapıyordu. Yazdığı yazılarda da rengin önemine işaret etmekle birlikte, resimlerinde geometrik olarak soyutlanmış biçim renkten ağır basıyordu. Onun çalışmalarında nesne renkleri dikkate alınmıyor, yalnız salt renklerle kesin sınırlı geometrik biçimlerin içi dolduruluyordu. Ayrıca, tuval yüzeyinde görülen biçimler çalışma sırasında belirmiş değil, daha çok araştırılmadan benimsenmiş biçimler olarak ele alınıyordu.

  • Refik Epikman: (İstanbul, 1908 – İstanbul, 1974)
Nejat Devrim "Gardens of Plants”, 1948
Nejat Devrim “Gardens of Plants”, 1948

Lirik Soyutlamacılar

Resimsel lirizm, sanatçının iç dünyasındaki fırtınaların bir dışa vuruşudur. İfadenin malzemesi de boya ve fırçalardır. Lirizmin önemi şudur; sanatçı çerçevesindeki görüntüleri değil, kendi iç dünyasındaki konseri vermektedir. Bu konser bir iç savaştır. Bu savaşın görüntülerinin nasıl başladığı ve nasıl bittiği sanatçının kendisi tarafından bile bilinmemektedir. Fakat çalışma bittiğinde sanatçının bile şaşırdığı, daha önce aklına bile gelmeyen bir motif çıkmaktadır karşısına. Lirik soyutlamada doğasal bir motiften hareket edildiğini gözlemlemekteyiz. Bu çocuk, bir kadın, bir doğa görüntüsü, renkli nesneler ya da hareketli bir figür biçiminin etkisi, sanatçı için bir çıkış noktası olabilmektedir.

  • Zeki Faik Üzer (İstanbul, 15 Nisan 1905- İstanbul, 12 Aralık 1988)
  • Abidin Dino; (İstanbul, 23 Mart 1913 – Paris, 7 Aralık 1993)
  • Arif Bedii Kaptan, (1906-1979)
  • Devrim Erbil, (1937 Uşak)
  • Ömer Uluç, (1931 İstanbul)
  • Mustafa Ayaz, (1938, Çaykara – Trabzon)
  • Zafer Gençaydın, (1941, Ankara)

Geometrik Non-Figüratifler

Bizde geometrik non-figüratifin içine getirildiği zemin, Batıdakinden farklı olduğu gibi; gösterdiği gelişimde, alınıp getirildiği yerden farklıdır. Batıda, Picasso-Braque kübizminin yolundan soyuta varmıştır. Dolaylı olarak, kübizmde nesne, biçim olarak zorlanıp parçalanmasına rağmen, resimde, görüntüye dayanan konu terk edilmemiştir. Bu nedenle, kübizmi yaratanlar arasında, geometrik non-figüratif tek bir yapıt verene bile rastlanmamıştır. Batıdaki salt soyut anlatıma, nesnenin renk yolu ile parçalanarak varıldığına daha önce değinmişti. Ayrıca bizde, bu yoldaki bir oluşumun olmadığı da belirtilmişti. İlginç olan, Ankara ve İstanbul’da bu anlayışın bir moda etkisi içinde, 1953lerde aniden Batıdaki yaygınlığına paralel olarak benimsenip ithal edildiğidir. Örneklerin çözümlenmesi, bu yargıyı doğrulamaktadır. Bu nedenle rengin, non-figüratif anlayışın oluşumunda yarattığı ilginç olaylar yaşanmadan, aniden soyut çalışmalar yaptık. Hem de yazısal lirik bir figüratifle değil, Batıda çok sonra oluşan geometrik non-figüratifle.

  • Cemal Bingöl, (Erzurum, 1912-Ankara, 1993)
  • Halil Akdeniz
Ömer Uluç "İkon", 1970
Ömer Uluç “İkon”, 1970

Lirik Non-Figüratifler

Lirik soyut anlatım, yazısal özellikler taşıyan boyasal bir savaştır. Fransızların motifsel lekeciliği ile Amerikalıların motifsiz, rastlantısal lekeciliği de gene bu anlayış içinde sınıflanır. Bizde lirik non-figüratif resim yapanlarda bu iki değerlendirme de görülür. Daha önce denildiği gibi bizde 1953lerde Ankara ve İstanbul’da yapılan non-figüratif çalışmalar, geometrik bir kuruluşu yansıtmakta idi ve soyuta da böyle girilmişti. Ülkemizin dışında bu anlayışa yani non-figüratife giren ressamımız ise, Batıdaki gelişime uygun olarak lirik bir soyutlamadan ulaşmışlardı. Bu oluşum yolu, doğal, zorlamasız ve rengin nesneleri parçalayan yazısal notları ile bunların bağlantılarının yarattığı resimsel dokuya dayanmaktadır. Bu nedenle burada soyutlamadan soyuta geçiş, doğal bir oluşum olmaktadır.

1945lerde, Paris’e yerleşmiş ressamlarımızdan Nejat Devrim ve Selim Turan, soyut resme yönelmişlerdi. Fahrünnisa Zeit ise, 1948de ilk soyut resmini yapıyordu. Bu ressamlarımızdan ilk ikisinin Paris’te Muee d Art Modernc’de yer aldıkları bilinmektedir. Nejat Devrim’in Knaraus Lexikon’da yer alan açıklaması ilgi çekicidir. Nejat parçalama işlemine, ilk girişimden hiç bir şey kalmayıncaya değin devam edilmesi görüşündedir. Hatta bu parçalama işlemine “çılgınlığa varıncaya değin” devam edilmesini gerekli görmektedir ve resimlerinde de bu görüşün uygulandığı saptanabilmektedir. Tuval yüzeyinde bir çeşit savaşçı durumunda görünen o, boyasal öğelerin, durulup motifsel bir görüntü almasına değin çalışmasını sürdürmektedir. Kısacası onun lirik anlatımı, bir çeşit didinmeye, tahribe, parçalanmaya dayanmaktadır. Eğer bu çalışmalarının daha 1945lerde başladığı dikkate alınırsa, onun ve Selim Turan’ın, bizdeki ilk lirik non-figüratifler oldukları ortaya çıkar. Nejat’ın çalışmalarında bir ön fikrin, akılcı, taslakçı bir anlayışın ya da bir dış etkinin önemi olmayacağı, daha doğrusu yer alamayacağı açıktır. Nejat, bu görünüşün paralelinde gravürler de yapmıştır.

  • Nejad Devrim, (1923-1995)
  • Fahrelnıssa Zeıd, (1901-1991)
  • Adnan Turanî, (1925)
  • Selim Turan, (1915 – 1994)
  • Eren Eyüboğlu
  • Bedri Rahmi Eyüboğlu, (1911, Görele, Giresun – 1975, İstanbul)
  • Adnan Çoker, (İstanbul, 1928)

KAYNAKÇA

  • Acar, Mehmet. “Çağdaş Türk Resminde Soyut Ve Portre Soyutlamaları”. Sanatta Yeterlilik Tezi. Marmara ÜniversitesiGüzel Sanatlar Enstitüsü, 2013.
  • Atatürk Kültür Merkezi. Türk Resminde Soyut Eğilimler. İstanbul, 1998.
  • Berk, Nurullah, Adnan Turani. Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi. İstanbul:Tiglat Yayınları, 1981.
  • Genç, Adem. “Batı Sanatına Yönelik Türk Resminde Soyut ve Soyutlama Kavramları” DYO Haberleri, Sayı: 185, Temmuz 1988”.
  • Keser, Nimet. Sanat Sözlüğü, Bs. İstanbul: Ütopya Yayınevi, Ekim 2009.
  • Kurt, Efe Korkut. “Çağdaş Türk Sanatında Soyut Resim”
  • com/turkce/wp-content/uploads/2010/08/7b.pdf. Haziran, 2008 [06.12.2016].
  • Tansuğ, Sezer. Çağdaş Türk Sanatı. İstanbul:Remzi Kitabevi, 1999.
  • Türk Resminde Yeni Dönem. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1998.

2 YORUMLAR