BİR KIZ
BİR KIZ

Bir kız tanıyordum.

Elleri çok çirkin diye utanıyordu. Sırf güzel görünsün diye tırnaklarını uzatıyordu. Biraz düşüncelere dalsa başparmağının kenarındaki eti yiyordu. Çok konuşmazdı, kendinden bahsetmeyi sevmezdi öyle. Aslında çok üzülürdü, birilerine anlatmak isterdi ama o birilerinin anlatacak hep başka şeyleri vardı. “İyiyim” dedikten sonra kapılarını kapatır, perdelerini çekerdi.

İnsanları şarkılarla hatırlamayı seviyordu. Herkese bir şarkı buluyordu. Eğer birini çok seviyorsa ona sayfalarca mektup yazmak istiyordu, yapamıyordu. Aynaları sevmiyordu. Gördüğü her zaman onu ürkütüyordu. Makyaj yapmaktan hoşlanmıyordu. Ağlamamak için gözlerine maskara sürüyordu. Ağlıyordu, maskara aktıkça gerçek bir maskaraya dönüşüyordu.

Hiçbir zaman en sevdiği film “Bir Rüya İçin Ağıt” olan insanları anlamamıştı. Bir insanın en sevdiği film olsa olsa “Elli İlk Öpücük” olabilirdi zaten. Filmlerin gerçek olduğu, mutlu insanların olduğu, kimsenin gitmediği gidenin hemen geldiği bir dünya olduğuna inanıyordu.

Bir kız tanıyordum.

Saçlarından nefret ediyordu. Ellerini saklıyordu hep. Gözlerinin ardına med cezirler gizliyordu. Ayakkabısının ucuna bakıyordu yürürken, eğri yürüyordu. Otobüste oturan insanlara bakıp, hayatları hakkında hayaller kuruyordu.

Kendine bir kabuk yaratmıştı, içinde saklanıyordu. Gerçekten kim olduğunu kimse bilmiyordu. Bir sabah uyandığında kabuğuna sığamıyordu. Bir adam gelmiş, kabuğu kırmış, hiç sevmediği ellerini elinin arasına alıp ayağa kaldırmıştı onu.

Şarkılar adıyordu adama. Hiç bilmediği bir dildeki şarkılarla seviyordu adamı. Diz kapakları baykuşa benziyordu. Saçların güzel ya da çirkin denmiyordu ona, saçlarının kokusu seviliyordu. Geceleri, merdivenini alıp aya çıkıyordu. Gökyüzü onun ait olduğu yer oluveriyordu. Ardında uzun mektuplar bırakmayı başardığı bir aşkı yaşıyordu. Çok yağmurlu bol yeşillikli ve lanet olasıca diye adlandırdığı bir yerde yaşıyordu. Her yağmur damlasında birileri ölüyordu.

Bir kız tanıyordum. Birisi eline mutluluk adında bir oyuncak vermişti. Çok afili bir paketi vardı, arsız bir şekilde açtı, çabuk tüketti, “çocuktur bilememiştir” denildi. Severken bambaşka bir insan oluyordu. Kimse onu mutluluk kelimesinin sözlük anlamı olacak kadar sevmemişti.

Bir kız tanıyorum.

Sırf o çok sevdi diye saçlarını yolarcasına tarıyor artık. Tırnaklarını kısacık kesiyor. Gökyüzü üzerine düşeli çok olmamış. Artık “iyiyim” demiyor. “Nefes alıyorum” diyor. Şarkıları bavullara kaldırıp yeşilin bittiği yerdeki maviye bırakıyor. Karşı kıyıya asla çıkamayacak şişeler fırlatıyor suya. İçinde asla okunmayacak cümleler can veriyor.

Bir kız tanıyorum. O ise artık beni tanıyamıyor.

2 YORUMLAR