Belki de tek istediğim buydu. Artık kendi ayaklarımın üzerinde durmalıydım. Zaten babam ile de kavgayı bu sebepten yapmıştım. “Ya adam gibi okursun ya da çalışırsın” diye resti çekmişti geçen gece. On yaşıma gireli de epey oldu. Kararımı verdim de ne iş yapsam diye düşünüyordum. En mantıklısı bir şeyler satmaktı. Evimizin arkasında bulunan caminin Kur’an kursu vardı. Oradaki çocuklara satış yapabilirdim. Ne bileyim? En mantıklısı buydu galiba. Anneme görünmeden evden çıktım. Annemin cüzdanından aldığım paranın olduğu cebimi yokladım. Evet, para buradaydı. İzinsiz almıştım ama zengin olunca geri öderim diye düşündüm. Her şeyi satan bir dükkâna girdim. Hani şu kapısının önünde garip şeylerin satıldığı yer. Hemen tesbih, takke gibi şeylerin bulunduğu reyona gittim. Sonuçta Kur’an kursu öğrencileriydi müşterim. Acaba cebimdeki para ile kaç tane alabilirdim? Matematiğim iyi değildi ama ben zaten okumayacaktım. Hesaplamadan birkaç tane tesbih, takke aldım. Siyah poşetin içine koyarken tebessüm eden amcaya uzattım bütün paramı. Başımı okşayarak alıp saydı. Konuşmadan çıktım. Hemen caminin kursuna gittim. Yandaki bakkaldan rica ederek aldığım karton kutunun üstüne takke ve tesbihleri dizdim. Kimsecikler yoktu ortada. Biraz bekledim. Kazanacağım parayla neler alacağımı düşündüm. Birazı ile bisküvi, çikolata alırdım. Sermaye içinde bir miktarı ayırmayı unutmamalıydım. Acaba eleman da almalı mıydım şirketime. İlerleyen zamanlarda o da olurdu. Ben bu hayalleri kurarken kursun öğrencileri dışarı çıktı. Hiçbir şey söylememe gerek kalmadan etrafıma dizildiler. Büyük boylu olanı biraz havalı bir tavırla :

  • Bunları sen mi satıyorsun ufaklık?

Hayalimde kurguladığım soru bu olmasa da pek önemsemedim.

  • Tesbihler 3 TL, takkeler 5 TL.
  • Bu yaşta okula gitmen gerekmiyor mu?
  • Artık çalışma vaktimin geldiğini düşündüm. Alacaksan al yoksa tezgâhın önünü kapatma.

Yersiz sorular ile bir süre beni meşgul ettikten sora gitti. Bende satışlara başladım. Renkli tesbihlerin neredeyse hepsini satmayı başardım. Ezan okunmadan kalanları poşete koydum. Büyükler beni görmeden gitmeliydim. Şirketim olarak gördüğüm kutunun içine poşeti koyup eve doğru yürümeye başladım. İlk defa cebimde bu kadar çok para taşıyordum. İlk defa aklıma hırsızlar geldi. Hani insanların cebindeki parayı alıp kaçanlar var ya. Onlar işte. Taşımakta zorlansam da eve getirmiştim kutuyu. Kapının önündeki küçük çocuklar, kutunun içinde ne olduğunu sorsa da cevap vermedim. Sonuçta ben artık bir işadamıydım. Onlarla konuşamazdım. Zengin olursam birer dondurma filan ısmarlardım sadece. Hepsi o kadar. Gözüme ilk defa bu kadar küçük göründüler. Annem kapıyı açtığında kutuyu görünce anladım. Yine sinirlendi.

  • Bu ne Onur? Yine neler karıştırdın?

Düşünmeme vakit olmadığı için aklıma gelen ilk yalanını söyleyiverdim.

  • Kur’an kursunun hocası, tesbih ile takke hediye etti. Onları getirdim anne ya diye söylenerek odama geçtim. Böylece bir tehlikeyi daha başarıyla aştım. Acaba anneme gerçeği söyleyip ortaklık mı teklif etsem? Yok be. Hemen babama söylerdi. Kutuyu yatağımın altına koyup sere serpe yattım. Sonuçta işten geliyordum. Yorulmuştum. Yattığım yerde uyumuşum. Kalktığımda hemen fırladım yataktan. Elimi yatağın altına daldırdım. Kutum yoktu yerinde.

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 2

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 3

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 4

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 5

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 6

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 7

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 8

PAYLAŞ
Önceki İçerikİzmir Coffee Festival
Sonraki İçerikModern Hayatın İçinde Akan Eski İstanbul
Muhammed Murat
Muhammed Murat. 1992 Erzincan Doğumludur. 2016 Türk Dili ve Edebiyatı Mezunudur. İstanbul’da yaşamaktadır. Birçok farklı yerde yazılar yazmaktadır. Öykü yazarlığı ve içerik yazarlığının yanında editör olarak da görev yapmaktadır.