Beni Osman Öldürdü”, 1963 yapımı siyah beyaz Yeşilçam klasiklerimizden bir tanesi. Filmin yapımcılığını ve yönetmenliği üstlenen isim Osman F. Seden. Komedi ve polisiye tadında seyreden filmin oyuncu kadrosunda: Türkan Şoray, Hulusi Kentmen, Öztürk Serengil, Vahi Öz, İzzet Günay, Muhterem Nur, Efkan Efekan ve Hüseyin Baradan yer alıyor.

Filmimiz, zengin bir iş adamı olan Vahap Çok Bey’in balık tutmaya gidiyorum diye evden çıkıp bir daha geri dönmemesi ile başlıyor. Babalarının öldüğüne inanan evlatlar, hemen miras işlemlerine başlıyor. Ardından tüm yakın ve uzak akrabalar Vahap Çok Bey’in evine toplaşıyor. Ne yazık ki vasiyetnamenin okunması ile hepsi hayal kırıklığına uğruyor. Zira Vahap Çok Bey, mirasından ne oğullarına ne de akrabalarına zırnık koklatmıyor. Elinde avucunda olan her şeyi, yıllar önce gayrimeşru bir birliktelikten doğan ve kimsenin bilmediği oğlu Filinta Osman’a bırakıyor.

“Beni Osman Öldürdü”, 1963 yapımı siyah beyaz Yeşilçam klasiklerimizden bir tanesi.
“Beni Osman Öldürdü”, 1963 yapımı siyah beyaz Yeşilçam klasiklerimizden bir tanesi.

Hal böyle olunca Filinta Osman mirasa konuyor ve bir anda kendini Vahap Çok Bey’in evinde buluyor. Olaylar bu kısımdan sonra sarpa sarıyor. Vahap Çok Bey’in oğulları ve akrabaları mirasa konabilmek için türlü planlar hazırlıyor.

Bu sırada vasiyetname işlemlerini takip eden asistan Türkan ve Filinta Osman arasında epey ilginç bir aşk yaşanıyor. Zira önceleri Türkan, her gördüğü yerde “tavukları yemleyen”, çapkın mı çapkın Filinta Osman’ı epey şiddetli ve değişik şekillerde tokatlıyor. Osman, film boyunca tokatlanmaktan usanmadığı gibi, Türkan’ın peşinde koşmaktan da usanmıyor.

“Tavukları yemlemek” demişken, sanırım filmin çıkış noktası tavuklar ve horozlar. Osman’ın yapmış olduğu tüm çapkınlıklar, “tavukları yemlemek” repliği ile ifade edilmiş. Bu da yetmezmiş gibi filmin ortalarında Türkan ve Osman arasındaki şu diyaloğa, anlam vermek için epey kafa yormak gerekiyor:

-Öyle diyen ne tavuklar yemledik!

-Ben senin bildiğin tavuklardan değilim! Eşek seni, domuz, pis horoz!

Bu diyaloglardaki manayı anlamak için sarf ettiğim çaba hususunda sayfalar dolusu bilumum makale, deneme ve köşe yazısı yazabilirdim lakin ne mana olduğunu kavramak için sarf edeceğim çaba yerine yazıya devam etmek istiyorum. Tavuk ve horoz olayları burada bitmiyor efendim.

Beni Osman Öldürdü filminin yapımcılığını ve yönetmenliği üstlenen isim Osman F. Seden'dir
Beni Osman Öldürdü filminin yapımcılığını ve yönetmenliği üstlenen isim Osman F. Seden’dir

Filmin sonunda anlıyoruz ki Vahap Çok Bey ölmemiş (bunu filmin başında anlamak da zor olmasa gerek). Oğullarının aklını başına getirmek için, onlara amansız bir oyun oynamış. Meğer, oğullarını ve akrabalarını korkutmak için yardım aldığı maskeli kişi de Türkan imiş. Türkan, onun gayrı meşru ilişkisinden doğan kızı oluyor. Osman ise para karşılığı bu oyun için tutulmuş. Filmin polisiye özelliklerini burada hafızalara kazıyoruz.

Filmin sonunda Osman ile Türkan arasındaki tavuk ve horoz muhabbeti tekrar açılıyor:

-Önüne gelen tavuğa yem verecek misin bundan sonra?

-Bundan sonra yalnız güzel karımı yemlerim, ne dersin?

-Ben de gıt gıt gıdak derim.

Şimdi, buradan çıkarımda bulunacak olursak diyebilirim ki; Türkan Şoray’ın son repliğinde “gıt gıt gıdak” demesi, onun mutlu olduğunu ifade ediyor. “Önüne gelen tavuğa yem vermek” ifadesi de Osman’ın çapkınlığına bir gönderme anlaşıldığı üzere. İlginç olan bu mesajların tavuk ve horoz ilişkisi üzerinden verilmiş olması.

Yine anlaşılmazlıklar ile güzelliklerin bir arada olduğu, renklilik dozajı yüksek, hayli marjinal bir o kadar da orijinal bir Yeşilçam klasiği ile yazımı noktalıyorum efendim. Bir bilen, belki de feminist açıdan filmin eleştirisini çok daha doyurucu bir şekilde yapabilir. Tavuk ve horoz benzetmeleri söz konusu olduğunda ortaya çok çeşitli sosyolojik ve psikolojik tahlillerin çıkabileceğini düşünüyorum. Belki sırf bu film üzerinden ya da Yeşilçam’daki kadın ve erkek ilişkilerinin tasvirleri üzerinden bir yüksek lisans tezi bile çıkabilir. Neden olmasın?

Beni Osman Öldürdü filmini sadece bakan bir göz, dışarıdan bir ses ve evrenden bir nefes olarak yorumladım. Çözümlenmeye hala açık bir film nihayetinde. İyi seyirler, bol düşünceler dilerim.

Bir merak uyandırabildiysem buyrun filmi buradan izleyin 🙂

PAYLAŞ
Önceki İçerikDijital Yayıncılık Aklın Sınırlarını Zorluyor
Sonraki İçerikZeus’un Günlüğü
Can Yasa
1991 İstanbul doğumlu. Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliğinde tamamladı. Şu an Marmara Üniversitesinde Tarih Öğretmenliği bölümünde yüksek lisans yapıyor, tez yazıyor. Öğretmenlikte dördüncü yılı, özel bir okulda çalışıyor. Çocukları ve sanatın her türlüsünü çok seviyor.