Barcelona’nın Gettolarından Bir Ses: Ianah Maia de Mello

0
190
Barcelona’nın Gettolarından Bir Ses: Ianah Maia de Mello
  • Merhaba ben İpek Bayraktar. Ianah ile yolum Barcelona’da tamamen şans eseri kesişti. Onu
    evimin aşağısındaki barın dış duvarlarını boyarken fark ettim. Bir süre onu izledikten sonra yeteneği
    dikkatimi çekti ve yanına gidip ondan saha çalışmamda yardımcı olmasını istediğimi söyledim.
    Saha çalışmam, Barcelona’nın ışıltısının ardındaki gettolarda geçinmeye çalışan sanatçıların sesini
    duyurmayı hedefliyordu. Her birinin macerası apayrı. Bu minik röportaj da çalışmamın bir
    parçasıydı. Ianah’ nın işlerini merak edenler için websitesi : https://www.ianah.net/
  • Tell us about yourself:
  • Hello, my name is Ianah. Sorry for my English, it’s not
    perfect. I am an artist from the northeast part of Brazil, born
    and raised there. I am 28. I graduated from art academy, I
    majored animation. Later I moved on to illustration. Right
    now I am continuing my career with tattoo art, illustration
    and street art/graffiti. I don’t live in my hometown anymore
    because I am on the road for a while. I traveled all over
    Brazil. Now I came to Europe to proceed my journey to
    promote and create my art; to make my mark on several
    countries.
  • Bize biraz kendinden bahset
  • Merhaba ben Ianah, çeşitli dallarda sanatla uğraştım ama kariyerimi şu an ilustrasyon, grafitti ve dövmecilikle ilerletiyorum. Kusura bakmayın, İngilizcem mükemmel değil. Brezilya’nın kuzeydoğusunda doğup büyüdüm. Animasyon bölümünden mezun oldum, daha sonra ilustrasyona geçtim. Bir süredir yollarda
    olduğum için artık orada yaşamıyorum. Brezilya’nın her yerini gezdim. Şu an Avrupa’da bulunma
    sebebim ise seyahatimi devam ettirmek. Seyahatimin amacı ise sanatımın tanıtımını yapmak ve çeşitli ülkelerde izimi bırakmak.
  • Is the artistic life lonely how do you counteract with this?
  • Yeah, a little bit. I work by myself. My life is constantly changing. I am in the charge of my
    decisions I both produce and I promote my work by myself. Therefore yes its a bit lonely for artists like me. I end up doing everything and I get credit for everything. Fair enough. However, sometimes I miss exchanging things with another person. If you work in a collective environment that’s not a problem but the thing is, I work alone and sometimes it is very tiring in the social aspect. But generally, I like being free like this. “The Lonely Artist” sounds very dramatic (laughter) but I also get to meet all kinds of people while traveling to promote my art. I can go anywhere, anytime I want. I plan the schedule and I don’t need to explain myself to anyone. Maybe if I had a partner it wouldn’t be possible.
  • Sence sanatçının yaşamı yalnız mıdır ? Bununla nasıl başa çıkıyorsun ?
  • Evet biraz, çünkü tek başıma çalışıyorum. Hayatım sürekli bir değişim halide ve üretim, tanıtım…
    her şey ile tek başıma ilgileniyorum. Dolayısıyla evet sanatçının yaşamı benim gibi çalışanlar için
    biraz yalnız olabiliyor. Her şeyi ben yapıyorum dolayısıyla tüm krediyi de ben alıyorum. Adil bir
    durum. Yine de başkalarıyla bir şeyler paylaşmayı özlüyorum. Eğer kollektif bir ortamda
    çalışılıyorsa böyle bir problem olmuyor zaten. Yine de tek başına sürekli bir seyahat ve üretim
    halinde olunca yalnızlık insanın başına çökebiliyor. Bir yandan bu şekilde bir özgürlüğe sahip
    olmak hoşuma gidiyor. Ahah, “Yalnız Sanatçı” kulağa biraz dramatik geliyor. Unutmamak lazım ki
    bu şekilde çalışmanın artıları da var: sanatımı icra ederken ya da tanıtım esnasında bir sürü insanla
    tanışıyorum, istediğim yere, istediğim vakit gidebiliyorum ve kimseye hesap vermek yada bir
    programa bağlı kalmak zorunda değilim. Eğer bir partnerim olsa bu özgürlüğe sahip olamazdım…
  • This is going to be a cliche but : “Art for Art’s sake ? or Society’s Sake?”
  • Umm. I kinda create everything for the community. However the reason I am doing art is simple:
    Because I love art. Naturally, the fact that I am doing art makes me think about the community.
  • Klasik bir soru olacak ama sence “Sanat sanat için mi yoksa toplum için midir” ?
  • Yaptığım her şeyi toplum için yapıyorum ama sanatımı icra etmemin sebebi ise basit:Sanatı
    seviyorum. Sanatçı olduğum gerçeği doğal olarak bana toplumu göz önünde bulundurtuyor.
  •  So do you feel responsibility towards the society as an artist and in your way of expression?
  • Some artists claim that “Yeah art is art it is not for society’s sake.” I don’t believe that even they
    believe what they say. These are things which you say to show yourself as a hipster. If you are an
    artist you have an artistic responsibility to the community. That is how you perform yourself.
    There is a relationship between artist and the society. An artist has to locate him/herself in that
    relationship. Because art is all about receiving and transmitting an idea. The art is a dialogue with
    society. The theme I pursue in my work is gender and nature issues and specifically since I am
    black, I like to work on Black Feminism. This is the impact I pursue to give out to my spectator. I
    truly believe that art is a dialogue.
  • İfade biçiminde bir sanatçı olarak topluma karşı sorumluluk duyguları besliyor musun ?
  • Bazıları: “Ya sanat sanat içindir abi, topluma mı yapıyoruz sanatı cmon..” şeklinde ifadelerde
    bulunuyor. Söyledikleri şeylere kendilerinin bile inandığını sanmıyorum. Bunlar marjinal olmak
    için söylenen şeyler. Eğer bir sanatçıysan, topluma karşı estetik bir sorumluluk taşıyorsundur. Bu
    kendini nasıl performe ettiğinle alakalı bir durum. Elbette sanat ile toplum arasında bir ilişki vardır.
    Sanatçı bu ilişkide kendine bir pozisyon edinmelidir. Çünkü sanat belli bir ifade biçimi üzerinden
    estetik değerlerin alışverişidir. Sanat toplumla bir diyalog çeşididir. Yaptığım çalışmalarda tema
    olarak cinsiyet ve doğa sorunlarını işlemeyi tercih ediyorum. Bende siyahi bir birey olduğumdan
    ötürü özellikle de Siyah Feminizm’i çalışıyorum. İşlediğim temalar üzerinden izleyicimde belli
    başlı etkiler bırakmayı hedefliyorum.
  • What is your biggest challenge as an artist?
  • Basically to survive through my work. The economic survival is my greatest problem as an artist. I
    really don’t want to worry about this part of my job but I have to. I am not a tattooist. I do tattooing
    to balancing my art and my economic life. Tattooing gets you some sort of economic freedom but
    you literally do it for someone else. In Brazil, I quitted my apartment to save my tattoo money for
    traveling and promoting my art. To be honest; you have to do sacrifices as an artist to survive.
  • Bir sanatçı olarak en büyük engelin nedir ?
  • İşlerim üzerinden geçinmek. En problemim ekonomik diyebilirim. Gerçekten işin bu kısmını
    düşünmek bile beni çok daralıyor ama bunlara kafa yormak zorundayım. Aslında dövmeci değilim.
    Dövme işini sadece hayatımın ekonomik kısmını dengelemek adına yapıyorum. Asıl sanatımı icra
    etmem konusunda beni destekliyor. Dövme yapmak bana ekonomik hareket alanı kazandırıyor ama
    kelimenin tam anlamıyla yaptığın işi bir başkası için yapıyorsun. Brezilya’dayken dövmeden
    kazandığım parayı biriktirmek için apartman dairemden taşınmak durumunda kaldım. Şu an dövme
    yaparken biriktirdiğim para sayesinde Avrupa’da kafama göre dolanabiliyorum. İşin doğrusu,
    sanatçı olarak geçinmek bir çok fedakarlık yapmayı gerektiriyor.
  • These days many artists end up doing tattoos…
  • Bu aralar çok fazla sanatçının soluğu dövme işinde alıyor…
  • What is the source of your inspiration? Do you have any inspiration from a certain folklore or
    mythology? You have mentioned black feminism can you elaborate this?
    Yes, an Afro-Brazilian religion called Candomblé. I began to be part of this religion at the
    beginning of this year. There are a lot of prejudice about this religion in Brazil, It was forbidden
    during the colonization period. Some people think it is pure witchcraft or devil worship (which is
    ridiculous). Because of the pagan elements, this religion has. It is a religion which has thousands of
    gods and goddesses and each one represents a force of nature or kind of energy. It’s very rich in myths and I really like it. It inspires me and gives me the comfort to know that nature is in charge of all the life around us. Both in a historical and contemporary frame Black women in Brazil has ubmissive occupations which links to them to being a maid or a sex worker. Candomble destroys the racialgendered hierarchies by using spirituality. This religion tells people to respect the women and specially mothers. It tells us to love and care the nature.
  • Candomble completes my thoughts on Black Feminism and nature. In my art, I don’t copy the
    goddesses of my religion but I meditate them and mimic their auras. If you look at my work you
    will see many of my characters has a “third-eye” for example. If they don’t have a third-eye, they
    have some constellation or another aspect that connects my work to the religion in an allegorical
    way. I choose to use black figures in my works. I think there is an obvious lack of black
    representation in art. This bothers me. For example, if you ask a regular tattoo artist to do a
    mermaid on your arm it is going to be a white one. In tattoo business, I am very stubborn. Some
    people ask me to do their figures in white but I tell them I can not. I have principles.
  • İlham kaynağın nedir ? Herhangi bir folklor yada mitolojiden ilham alıyor musun ? Biraz önce
    Siyah Feminizm’inden bahsettin, detay verebilir misin ?
  • İlham kaynağım daha bu yıl bir parçası olmaya karar verdiğim Candomble adında ki bir Afro- Brezilya dininden geliyor diyebilirim. Candomble, Brezilya’da bir çok önyargının hedefi halinde. Kolonizasyon döneminde yasaklanmış bir din. Bir çok Pagan elementi içerdiği için insanlar hala bu dinin; cadılık yada şeytana tapma olduğunu falan düşünüyor (tam bir saçmalık). Candomble farklı enerji ve elementleri temsil eden binlerce tanrı ve tanrıçaya sahip. Mit yönünden çok enteresan ve zengin bir din. Bu yönü hoşuma gidiyor ve bana ilham veriyor. Doğanın etrafımızdaki her şeyi yönettiğini bilmek beni rahatlatıyor. Brezilya’daki siyahi kadınlar tarih boyunca baskılanmış. Hizmetçilik ya da seks içliği gibi teslimiyetçilik yanlısı mesleklerle bağdaştırılmıştır. Candomble, ırk ve cinsiyet hiyerarşisini spiritüalizm yardımıyla yıkar. Bu din insanlara; kadınlara, özellikle
    annelere karşı saygı duyulmasını ve doğaya karşı daha sevecen olunması gerektiğini anlatır.
    Candomble doğaya ve Siyah Feminizm’ine dair düşüncelerimi tamamlıyor. İşlerimde tanrı ve
    tanrıçalarının kopyalarını yapmıyorum ama onlara odaklanıp enerjilerini taklit ediyorum. Eğer
    işlerime bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Mesela bir çok karakterimin “üçüncü göz” ü
    vardır. Eğer “üçüncü göz”’leri yoksa, yıldız takımları yada buna benzer dinimle ilişki içerisindeki
    alegorik formlara rastlarsınız. İşlerimde her zaman siyahi figürler kullanırım. Sanat dünyasında
    siyahi figürlerin yetersizliği apaçık bir şekilde görünmektedir. Bu beni rahatsız ediyor. Misal, eğer
    sıradan bir dövmeciye gidip kolunuza bir denizkızı dövmesi istediğinizi söylerseniz o denizkızı
    beyaz bir deniz kızı olacaktır. Çok inatçı bir insanım. Dövme yaptırmaya gelen bir çok kişi dizayn
    sırasında yaptığım figürü beyaz olacak şekilde değiştirmemi istiyor. Onlara bunun mümkün
    olmadığını söylüyorum. Prensiplerim var.
  • Currently, you do both street art and tattoo. I wondered; because street art is naturally a public
    exhibition from the very start to end the process is open to the public, on contrary, tattoo art is
    something super private and intimate. It is like a dialogue between you and that person directly.
    How do you feel about performing these two different kinds of art at the same time?
    I Like this difference. In one hand tattoo is done in private. This is comforting me because if
    someone is watching me doing tattoo I tend to get nervous and I am human you know? I don’t want
    to mess it up their most personal thing, their skin. It is permanent and person comes to me with
    trust.. On the other hand, graffiti is something unique I use whole my body for it. It is not just spray
    paint; I use my elbows, my clothes, even my hair or cheeks to make some details on the wall.
    Everyone can see what I do. I have a connection to the wall. I like being outside and perform as a
    street artist. People generally come and say positive things about my work and I get even more
    encouraged. I weirdly like to look a bit sloppy and really get down to business with my art in
    public. I get more confident. I haven’t thought about this actually but your right. They are
    completely different artistic processes and actually the way they make me feel is different too !
  • Şu anda hem sokak sanatı hem de dövmecilik ile uğraşıyorsun. Merak ettiğim bir şey var: Sokak
    sanatı yapısı gereği başından sonuna kadar kamuya açık bir halde icra ediliyor. Diğer uğraşmakta
    olduğun sanat dalı dövmecilik ise tamamen mahrem bir şekilde icra ediliyor. Sanki dövme yaptığın
    kişi ve senin aranda ikinize özel bir diyalog var. Bu yönden farklılık gösteren iki sanat dalı ile aynı
    anda uğraşıyor olmak nasıl bir his?
  • Bu fark hoşuma gidiyor. Dövmeciliğin mahremiyet gerektiren yönü beni rahatlatıyor. Karşımdaki kişinin derisi, en kişisel şeyi bana emanet ve yaptığım şey kalıcı. E sonuçta bende insanım, biri beni elimde iğne varken izlediğinde gerilmeye başlıyorum. Öbür taraftan Graffiti sanatı ise eşsiz bir şey. Duvarları boyarken olay sadece sprey sıkmaktan ibaret değil. Tüm vücudumu işin içine katıyorum; dirseklerimle, kıyafetlerimle.. Hatta bazen saçım ve yanağımla bazı detayları işliyorum. Sokaktaki herkes ne yaptığımı görüyor. Karşımdaki duvar ile bir ilişkim oluyor. Sokaklarda olmayı ve bir sokak sanatçısı olarak performans sergilemeyi seviyorum. İnsanlar genelde yanıma gelip güzel şeyler söylüyor. Bu beni daha çok gaza getiriyor. Sokakta sanatımı icra ederken pis görünmeyi garip bir şekilde seviyorum. Bu bana özgüven kazandırıyor. Sorduğun şeyi daha önce hiç bu şekilde düşünmemiştim ama evet haklısın uğraştığım şeylerin artistik süreçleri birbirinden apayrı. İşin
    doğrusu bana hissettirdikleri şeylerde çok farklı !
  • Do you think you are a feminist? In Turkey, feminism is still widely regarded as a negative notion.
    With your own words, how would you describe feminism to Turkey?
  • Yes, I am a feminist. And for me this means freedom, evolution, another step in history and
    civilization. It requires a mentality change. Brazil is in a similar situation with Turkey. Feminism is
    not man-hating or being a lesbian. It is not freedom only for women but for men too. It liberates us
    from the corrupted sides of the tradition. We live in the 21st century, conditions have changed and
    we as a civilization have to evolve too and feminism is a part of this evolution.
  • Kendini bir feminist olarak görüyor musun ? Türkiye’de Feminizm hala negatif bir çağrışım
    yapmakta. Kendi sözlerinle Türkiye’ye feminizmi tarif eder misin ?
  • Evet, feministim. Feminizm benim için özgürlük, evrim, medeniyet tarihinde yeni bir basamak
    demek. Bu zihnen bir değişim gerektiriyor. Brezilya ile Türkiye bu konuda benzerler. Feminizm
    “erkek nefreti” yada lezbiyenlik demek değildir. Feminizm yalnızca kadınlar için özgürlük değil,
    aynı zamanda erkekler içinde özgürlüktür. Bizleri geleneklerin yozlaşmış yönlerinden kurtarır.
    Yirmibirinci yüzyılda yaşıyoruz, şartlar değişti. Medeniyetinde evrilmesi gerekiyor. Feminizm,
    medeniyetlerin evriminin bir parçasıdır.
  • How do you express feminism in your art?
  • Simply, I talk about bodies. Different shapes of bodies, not the one that media provides us. Body
    hair, body shapes etc. For example, I draw small flowers instead of hairs in legs. Something that
    grows naturally. I want to normalize the body hair. I like to use metaphors for body hair. Also,
    different shapes of breasts are important too. There are no 3 boob types. There are a lot !
  • Sanatında Feminizm’i nasıl ifade ediyorsun ?
  • Basitçe söylemek gerekirse: Bedenlerden bahsediyorum, medyanın bize göstermeyi reddettiği
    bedenlerden. Kıllardan ve farklı şekillerde ki vücutlardan… Mesela, bacak kılları yerine bacaklara
    minik çiçekler çiziyorum. Doğada nasıl kendiliğinden büyüyorsa aynen o şekilde lanse etmeye,
    vücut kıllarını normalleştirmeye çalışıyorum. Kılları metaforlar üzerinden anlatmak hoşuma
    gidiyor. Ayrıca memelerden bahsetmeninde önemine inanıyorum. Dünya üzerinde 3 tane meme yok.
    Bir sürü var !
  •  Do you think as an artist Barcelona is a good place to live regarding the lifestyle and the economic
    aspect?
    Well, not only artists but all art lovers should at least visit this city. I am leaving this beautiful city
    in few days I already started to miss it. Lot of art is happening here! People pay attention to all
    kinds of art here which is an amazing thing for an artist. These days due to the tension between
    Catalan government and Madrid, Barcelona can be politically and economically unstable.
  • Sence bir sanatçı Barcelona’da yaşamayı tercih etmeli midir ?
  • Yani sadece sanatçılar değil aynı zamanda tüm sanatseverler bu şehri ziyaret etmeli. Bu güzelim
    şehri bir kaç gün içinde terk edeceğim ve daha şimdiden özlemeye başladım. Burada insanlar
    sanatın her dalına ilgi gösteriyor. Her yerde ayrı bir sanat var. Bu bir sanatçı için harika bir şey. Ne
    yazık ki bugünlerde Barcelona, Katalan hükümeti ve Madrid arasındaki gerginlik yüzünden politik
    ve ekonomik açıdan istikrarsız halde.
  • Here in Barcelona, the Marijuana usage is legal and very common. Do you use weed ? What do you
    think about the the relation between craftsmanship and recreational use of marijuana ?
    Haha, yes. I like what nature gives to us. Marijuana can be used for both recreational and medical
    purposes for all around the world. I use it to access places in my mind and my spirit that normally I
    am not able to achieve easily because the rush of the daily life blocks me from reaching those areas.
    For example doctor and lawyers or PhD. students, they take Ritalin or variations to boost their focus
    and memory to reach their max efficiency and this is completely legal. People will not judge them
    for taking concentration pills. Cannabis users often get labeled like: “potheads”, “punk”, “junkie”
    but this is not the truth. I use cannabis to boost my creativity time to time. Unfortunately, I see many
    artists in the sector using cannabis or other recreational drugs as a replacement for their own
    creativity. The high of the weed is not a replacement for creativity. I know my limits and I
    encourage people to know their limits too. When people ask “Is it the drugs that paint or is it you ?”
    I say marijuana cant take control of you it is not a person, it is just some chemicals that activates
    some parts of your brain. It activates things that you already have inside of you. What weed does is
    to , simply open doors in your mind which you forget where the key was. You choose which door
    you enter. Some people choose a door which makes you lie on the couch all day. Artists like me use
    it to obtain an eccentric dialogue with self.
  • Barcelona da Marijuana kullanımı yasal ve oldukça yaygın. Esrar kullandığın oluyor mu ?
    Sanatçılık ve esrar kullanımı arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun ?
  • Haha, evet. Doğanın bize verdiklerini seviyorum. Kenevir hem eğlence hem de tıbbi amaçla
    dünyanın bir çok yerinde kullanılıyor. Zihnimde ve ruhumda günlük hayatın hızı ve kuralları
    yüzünden kolayca erişemediğim bir çok bölge var. Esrar rahatlamama ve bu bölgelere rahatça
    erişmemi sağlıyor. Bir çok doktor, avukat ve doktora öğrencisi Ritalin ve türevi ilaçlar alarak
    konsantrasyon ve hafıza yeteneklerine bir nevi doping uyguluyor ve bu legal bir olay. Toplum onları
    bu ilaçları aldıkları için yargılamıyor ama kenevir kullananlara; “bağımlı”, “esrarkeş”, “serseri” gibi
    etiketlemelerde bulunuyor. Bu yanlış bir yaklaşım biçimi. Arada sırada marihuanayı yaratıcılığımı
    tetiklemek için kullanıyorum. Ne yazık ki sektörde bir çok sanatçıyı, esrar veya bir takım kimyasal
    uyuşturucuları kendi yaratıcılıklarının yerine kullandıklarını görüyorum. Herhangi bir
    uyuşturucunun yarattığı geçici etki, insanın kendi yaratıcılığının yerine geçip vekili olamaz.
    Limitlerimi biliyorum ve diğer insanları da limitlerini fark etmeleri için cesaretlendiriyorum. Bazı
    insanlar “Resmi yapan sen misin yoksa uyuşturucu mu ?” gibi eleştirilerde bulunuyorlar. Esrar bir
    insan değil, seni kontrol edemez. Bu sadece kimyasalların vücudunda, kafanda zaten çoktandır var
    olan şeyleri tetiklemesi durumu. Zaten içinde barınan özellikleri aktive ediyor. Esrar sana,
    zihnindeki açamadığın kapıların anahtarını veriyor. Bir çok kapı var. Hangisini açacağını sen tercih
    ediyorsun. Bazı insanlar “tüm gün koltukta yatma” kapısını tercih ediyor. Benim gibi sanatçılar ise
    kendiyle egzantirik bir diyaloga girmeyi tercih ediyor
PAYLAŞ
Önceki İçerikBir Eksik / Şiir
Sonraki İçerikKukla Ustası Cengiz Özek’in Gösterileri Dış Ülkelerde!
İpek Bayraktar
1 Temmuz 1996 doğumluyum. Lisede Tayvan, üniversite yıllarımda ise Güney Kore ve İspanya’da yaşadım Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Geliştiğim ortamların etkilerinde kalarak kendimi sanat yönetimi ve edebiyat teorileri ilgilenirken buldum. Şuan İstanbul’da bir sanat galerisinde galeri asistanlığı yapmaktayım.