Gökyüzünde uçsuz bucaksız bir mavi var şimdi. Yerini bulutlara da bırakıyor ara sıra. Çiçekler açmaya başlamış. Lale, leylak mevsimi gelmiş. Asfaltın hüküm sürdüğü şehirde koca binaların görüntüsünü ara sıra kesen ağaçlar var. Dalları çiçeklenmiş. Ama hiçbiri gökyüzünü kesemiyor. Ufak bir aralık bırakıyor. Nisan yağmurları bastırıyor ansızın. Sağanak yağmura teslim oluyor şehir. Sokaklar yağmurla birlikte boşalıyor. Metrobüsler, otobüsler, duraklar kalabalık. Ama gürültüsü hiç bitmiyor şehrin. Bir yerde tik tak eden saat hiç durmuyor. Van Gogh‘un o ünlü resmini anımsatıyor.

Bir yerde tik tak eden saat hiç durmuyor. Van Gogh'un o ünlü resmini anımsatıyor.
Bir yerde tik tak eden saat hiç durmuyor. Van Gogh’un o ünlü resmini anımsatıyor.

Hepimiz aynı gezegen üstünde aynı şehirde bütün ölümleri silmiş gibiyiz. Kalabalığı dindirmek için kulaklıklar var kulağımızda. Son dönemlerde 7’den 70’e herkeste bir modernizm kulaklık. Kimisi kulak zarını patlatırcasına dinliyor. Kimi kalabalığa bir ezgi eşlik etsin istiyor. Sonuçsa değişmiyor. Kendi soluğunu duyamayacak kadar sessiz ya da sakin. Biraz durulmak mı gerek? Yoksa sokaklarda hayat bulmak mı? İçki masalarında sabahlamak mı? Bir iki yudumda özgürleşmek mi? Bahar öyle bir kumpanya hazırlamış ki şimdi; sanki bütün bir kış, sonbahar yaşanmamış gibi ‘şen’. Sanki bütün izler hafızanın o derin çukurundan başka bir yere gömülmemiş gibi. Sonbahardan çalıntı bir histe var baharda. Adına ‘aşk’ diyorlar. Belki de öyledir kim bilir. Hissedilen ve hissetmek ötesi… Anlayabilmek güç. Benim için en zoru ölümleri yok sayabilen zihnimiz. Unuttuklarımız ya da hatırlamamaya çalıştıklarımız…

Var olmaya çalışan bu insanlardan biriyim ben de. Bir köşe başında kendi yalnızlığımda… Bir bankta oturup başını eğen insanlardan biriyim ben de. Zamanlamayı tutturmaya çabalıyorum. Sigaramı yakıyorum. Kulaklığımı takıyorum kulağıma. Kalabalığa karışıp yürümeye başlıyorum. Son ses açıkta olsa kalabalığın gürültüsü dinmiyor. Ve bu gürültüye eşlik ediyor John Lennon ‘Imagine No Theres Heaven’. Cennetin olmadığını hayal et. Ve o sesle beraber devam ediyor yürüyüşüm kalabalığa karışarak…

PAYLAŞ
Önceki İçerikİlkel Bir Toplum Mu Yoksa Uygar Bir Toplum Mu?
Sonraki İçerikAlışmadan Git
Bensu Buket Osmanoğlu
1995 yılında Kars'ta doğdu. Üniversiteyi İstanbul'da okuyor. Keman çalıyor, tiyatroyla ilgileniyor. fotoğraf çekiyor, bir de kitap yazıyor ama henüz kitabı yazım aşamasında :)

4 YORUMLAR