Küçük bir bedenin kirletilen dünyada hayat bulması acı veriyordu. Dillerin, kalplerin, gönüllerin sevgiye kapandığı, sahte bakışların hakim olduğu bir evren var edilmişti sanki. Herkeslerin yaşama sevinci nerelere gizlenmişti bilinmiyordu. Bulanık bir hayat penceresinden bakılan hiçbir şey net değildi. Kafalar karışık, yürekler burgun, gözler buğuluydu… Bir yerlerden beklenen güneş hala yüzünü saklıyordu. Issız bir sessizliğe bürünen insanlar konusmuyordu. Beden dillerinin verdiği sinyaller mutsuzluğun sembolik halini almıştı. Evren mucizevi varoluşunun içinde kaybolmuş onu var eden şeylerin ardına gizlenmiş gibiydi. Anlamsız bir uçurumun son noktasına gelinmişti artık. Nefesler tutulmuş, çığlıklar gizlenmiş, adımlar küçülmüştü. Buram buram kokan belirsizlik hüküm sürmüş gün yüzüne tarifi olmayan. Duruşu sert fırtınası sessizdi adamın kaybedip bulamadığı kendisini aramak yormuş, fakat bulmaktan vazgeçememisti. Tutunmak umudun dağ olduğu bir yerlerde tutunmak.. sahi kaç kere gelmişti o anlamsız uçurumun kenarına, kaç kere bırakmak istemişti kendini o derin boşluğa? Gölgeler izini bırakmayan bir avcı gibi izliyordu. Karanlıklar her kaybolan hikayesinin izini kapatmış yönünü  bulmasını zorlaştırıyordu. Yorgundu köhne yalnızlığına bel bağlamış, çaresizliğini içine gömmüş sadece kendi için bilmediği bir yolculuğa yelken açmıştı. Yılmak neydi bilmiyordu arayışı gerçek bir benin peşine düşüp izini bulmaktı. Zordu aradığını bulmak onu yoran, kendini kaybetmesine neden olan neydi?. Hayatın içinde bir kaybolmuş hikayesi. Güzelliği kadar çirkinliği, iyiliği, kadar kötülüğü barındıran tek varlıktı İNSANLAR.. tanımı oldukça zor olan anlamlandırılması için gerçek bir değer gerektiren tek varlık. Kırılmıştı evet aşkının en derin hissiyatında yarım kalmıştı yaşanan ve yasanacak olan her şey.. Her alınan nefesin bir feryatlı tükenişi vardı içten gelen, canını yakan. Nereye sığabilirdi ki yaşananların verdiği tüm huzursuzluk bedenini sarmalamış çıkış yollarını kapatmıştı. Aşk duygusunun kederli savaşçısı yenik düşmüştü. kabullenemediği tutkulu sevdasının yarım kalisi kırgınlıği içinde  kelepçelenmişti. Bakışları boşlukta yerini alınca bilinmeyen benliği bir yerlere dağılmış paramparça olmuştu. Aşk aşk aşk ferhat in  dağlarında, mecnunun bakışlarında bir anlam taşıyordu. Yaralı adamın aşkı ise kalbine gömdüğü bir yerlerdeydi ne elveda diyebiliyordu askına ne de tekrar onunla yaşama şansı vardı. Elinden alınmış sevdasını gönlünden koparamıyordu işte kendinde kayboluşunun nedeni belliydi yarım kalan hikayesinin nedeni belliydi.  “Elinden alınanan, yaşanmasına izin verilmeyen sevda.” Buruk bir hüzün rehin almıştı adamın yüreğini. Sözcükler anlamlarını yitirmiş, manalar boş kalmıştı dolu bakan bakışlarında. Eski günlerinde yaşadığı mutluluğun böylesine canını acıtacağını nereden bilebilirdi ki… o aşk sarhoşluğunda meşk olmuştu bir kere, o kalbine düşen ateşte kavrulmuştu, o acı da çekse artık o kervanda yol almıştı. Hayat böyleydi acının yaşattıklarını silkenip atmak için zaman gerekiyordu. Zaman insanların sahip olduğunda değerini bilmediği geçip gittiğinde ise geriye alamayacağı tek hazine.  Zaman uçup gittiğinde anıların biriktiği tek hatıra defteri. Geçen her saniyeye yüklediğimiz tüm yaşanmışlıklar bir iz bırakıyordu geçmişte. Adamın geçmişinde birikenlerde derin izler bırakmıştı. zaman anlamsız yoğun duyguların tapınağı olmuştu onun için. Düşüncelerin esiri olan adam bu duyguların altında eziliyordu. Ne fırtınalar kopuyordu o durgun yüreğinde kimsenin haberi olmadan bir tek kendi içinde kendi düşüncelerinin şahidiydi. Tuttuğu, dilediği bütün dileklerin, hayallerinin yok olduğu bir bitiş noktasındaydı. Dünya döndükçe o da kendi etrafında olup bitenler içinde dönüyor

Ah çekmeler, serzenişler içinde bir yerlerden anlamaya çalışıyordu adam olup bitenleri. Hisleri artık ölü bir bedeni teslim alan ruh gibiydi. Duygu hükmünün altında esaretini yaşıyordu. Kırgındı en çok da kendine bu kadar mahkum olmanın pişmanlığı vardı. Geçmiş gibi görünen her şey sızlayan bir yara olmaktan daha fazlasıydı . Günler anılarını  ömürden alıp giderken adam mücadele savaşını devam ettiriyordu. Hayal kırıklığı yaşayan kalbine söz geçirmek kolay değildi paramparça olan duygularını  toplamak için zamana ihtiyacı vardı.

Geçmiyordu anılar her gün ki gibi yeni yeniden canlanıyordu zihninde. Gözleri gözlerini mesken almış. Kokusu hala ilk gün gibi burnunda tütüyordu. Nasıl geride bırakabilirdi sevdiğini…. Ayrılık acısı çeken yüreği  zor dayanıyordu olup bitene…tarifi olmayan bir huzursuzluk içinde kıvranıyor hala bir çıkış yolu aramaya çalışıyordu. Gülümseyen yüzünü hafızasından silememenin verdiği garip bir üzüntü içerisindeydi. Tükeniyordu günden güne ama çaresizlik öyle zor bir şeydi ki güçsüz kalıyordu bütün yasanılanlar karşısında. Bir umut içinde var olabilmeliydi ama nasıl. Unutmak için başka gönül kapılarını aralamış fakat umduğu gibi gitmemişti. Hayatına girenlerde onu arıyordu. Onun sıcaklığını, gülüşünü, gözlerini kısacası tek sevdiğini görüyordu onlarda. Acılar duygularını darma dağın ediyor tekrar sevememenin burukluğu içinde kahır oluyordu. Geçmişe bağlanıp kalmak, zamanın en güzel anılarını yok ediyordu adam bu kayıpların  farkına varamamış zor günlerin tutsaklığı içinde kıvranıyordu. Ona dair kurduğu her hayalin yıkılışı ruhuna ızdırap veriyordu. Böylesine mutsuz yaşamak bir insanın kaldırabileceği yük değildi. Ama o bu acılar için özel seçilmiş gibiydi. Düşünemeden edemediği sevdiği şimdi bir yabancının olmuştu. Yüreğinin suskunluğu bundandı. Gözlerindeki kırgınlık, kalp çarpıntısının yarım kalışı bundandı. Nereden bilebilirdi ki bir zamanlar dünyalara sığdıramadığını kalbinden söküp atmak zorunda kalacağını. Sisli bir akşamın şafağında kafasından geçen bu düşüncelerin ona göre çaresi yoktu. Yeniden sevebilir miydi bir insan. Sorgusuz sualsiz yeniden kabullenebilir miydi gönlü bir başkasını.. ya yine bu acıyı yaşarsa… Adamın en çok korktuğu bu acının tekrar yasayabileceğini düşünmüş olması miydi? Yıllar geçip giderken o her gün biraz daha güçleniyordu. Asi bir duruş alsada  bedenini yüreğinin sıcaklığı yüzüne yansıyor. Masum gülüşleri içinde adam yaşama yeniden tutunmanın sinyallerini veriyordu. Yeniden yaşamına sığdıracakları  kolay olmayacaktı ama kendi olmanın isteği içindeydi. Sevda uğrunda yaşadığı tüm duygunun olgunluğu bedenine yayılmış çektiği acılar ifadeleri içinde yok olmuştu. Kalbinin derinliğine gömülmüş olan sevdası zaman zaman kendini belli etse de o bunun üstesinden gelebilecek bir benliğe erişmişti artık. Mutsuz olması için bir sebep kalmamıştı geleceğin ona getireceği yeni güzellikler içinde yeni yeniden tutunacaktı çünkü biliyordu ki bir daha bu dünyanın kendine zindan etmesinin bir anlamı yoktu.

PAYLAŞ
Önceki İçerikMatrix – Smith Kanseri
Sonraki İçerikMimarlık Okumanın Perde Arkası
Burcu Gökdağ
Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunu. Yazmak benim için biraz zamanı tutabilmek.

1 YORUM