Hayat; doğum ve ölüm arasında ince bir çizgi sadece.. O ne yüksek bir yere gerdireceğimiz bir ip, ne biz birer akrobatız.

Dengemizi kaybetmemiz an meseliyken cesareti mağrifetten sayıyoruz bazen. Yükseğe çıkmak istiyoruz en yükseğe.. Bir ip cambazı gibi.. İpin üstünde yürüdüğümüz zaman herkes yanımızda, peki ya düştüğümüz zaman?

Ben söyleyeyim.. Ya da bir adamın hikayesini anlatayım.. Bundan otuz yıl evvel genç bir adamdı o. İnsanı mutlu edecek her şeye sahipti. Eşi, işi ve çocukları vardı. Almanya’nın Dusseldorf semtinde yaşardı. Ama nereden bulaştıysa uyuşturucu belasına bulaşmıştı. Bu bela ona önce işini kaybettirdi sonra eşini ve çocuklarını. Sonrasında kendi ailesine sığınmak istedi. Ama ne var ki, onu bu haliyle kimse kabul etmedi. Bu bağımlılığı onu para arayışına ittiği için ailesini bile tehdit eder hale getirmişti onu. Kendi babasına bıçak çekti ve oradan da sonsuza kadar def edildi. Yıllarca kimseden habersiz yaşadı. Alman hükümeti ona bir miktar işsizlik parası ödüyordu. Onu bağlayan hiç bir engeli yoktu artık, o mereti almaması için. Ama onu hayata bağlayan hiç bir bağı da yoktu. Bu kötü alışkanlığı yüzünden sağlığı iyice bozulmuştu. Sonunda düşeceğini anlayan bir akrobat gibi artık bu oyunu bırakmanın zamanı geldigini düşündü. Ona göre daha küçük oyunlar oynuyordu. Bu kez içkiye verdi kendini. Tek odalı bir evde serseri bir yaşam sürüyordu. Ve bir gün o yaşamda son buldu. Karaçigeri iflas etmiş ve evinde ölü bulunmuştu. Ölümünün üzerinden kaç gün geçti bilinmezken birde götürüldüğü morgda aylarca kimsesini bekledi. Hiç kimse yoktu! Kimse bu biçare meftaya sahip çıkmıyordu. Belkide aramışlardı ailesini bıçak çektiği babasını kim bilir. Evlatlıktan reddettiği oğlunun haberini geç almış olabilir miydi? Cesedi yakılmıştı “kimsesiz” diye. Sonra neden yakıldığı haberi ulaşmıştı? Nasıl? Nasıl oluyordu da öncesinde verilemeyen haber onun külleri bile kalmayınca veriliyordu. Tüm bunların cevabı bir sır perdesi ile örtülüydü..

Günümüzde ülkemizde dahi oldukça yaygın olan madde bağımlılığı tüm insanlığı ele geçirmiş durumda. Gençlerin adrenalin tutkusunu kullanan madde tacirleri okulların önlerinde dahi dükkan açmış kanlı bir kazanç peşinde. Bir çok bağımlıda zamanla bu maddelere ulaşmak için satıcılığa başlıyorlar. Yaşam kaliteleri düşüyor. En verimli zamanlarında akılları bulanıyor. Sağlıklı düşünemez, konuşamaz sağlıklı iletişim kuramaz hale geliyorlar. Toplumdan dışlandıkça suça meylediyorlar. Onları bu duruma iten bir çok neden olduğu gibi onların bu bataktan çıkmasına da bir çok engel oluşuyor.

Evet hayat ince bir çizgi.. Ama yükseğe çıkıp gerdirdiğimiz ipin üstünde yürüyeceğimiz bir oyun değil. Her zaman dengede duramayız. Ne kadar yüksekten düşersen o kadar acı duyarsın.

Ve düştüğünde kimse seni tutmaz.

PAYLAŞ
Önceki İçerikTaçlanmış Ayrılık
Sonraki İçerik“Babil” Seyirci Karşısına Çıkıyor
Elif Karadaş
1986 doğumlu evli ve iki çocuk annesiyim. Kendimi bildim bileli yazarım hayata, insana ve aşka dair. Çocuk gelişimi mezunuyum fakat edebiyata olan ilgim sebebiyle Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü okumaya başladım. Şiir ve yazı yazmayı, vakit buldukça okumayı, fotoğraf çekmeyi de severim.