Ağla Firuze Ağla

“Sen bana geç kaldın / Ben sana erken”

Dilime dolanmıştı işte, şarkının aynı yerini nefes alıp alıp tekrar ediyordum.

Bir yandan çiçeklerin topraklarını değiştirmem lazımdı. İyi de oldu ertelemedim bu işi de.

Yoruyor tabi. Bir de şarkı mırıldanıyorum nefesim yetermiş gibi.

Ne de güzel başarmışım yanlış zamanda doğru yerde olmayı diyorum kendime.

Derken bahçeden bir misafir. Misafir de sayılmaz gerçi Nadire.

“Ahiretliğim” o  benim. Yeni nesil bilmez. Ölür giderim de onu bulurum ben yine diğer tarafta.

Geç içeri alayım elindekileri. Ne içersin? Buz gibi ayran yaptım bak yeni.

Amaan ne zahmeti canım, olur mu öyle şey! Geç sen, geliyorum.

  • Şarkı söylüyordun, sustun.
  • Dinledim valla, sustun da öyle girdim bahçeden içeri.
“Sen bana geç kaldın / Ben sana erken”
“Sen bana geç kaldın / Ben sana erken”

Hafife almadım hiçbir zaman şarkı sözlerini. Yaşamadan kim yazabilir ki? Var mı ben diyen? Evet, evet haklısın sanki “ben” demiyordum.

  • Evet, dilime takıldı be ahiretliğim. Öyle arıyor ki gözlerim yine. Geçmiyor da yazlığın sokağından. Bunca zaman geç kalmamışız gibi. Hem bu sefer kalbim kaldırmaz bak sorarlarsa müsebbibini dersin. Kavuşmamıza günler kaldı biliyorum.

Kış aylarında Balat’ta annemden kalma cumbalı bir evde otururum… Balat’ta otururdu Ahmet de. Ramazanda akşamları pide almaya diye, gündüzleri çarşıya pazara diye soluğu evin yakınındaki parkta alırdık. Şimdilerde biçimsiz bir apartman dikildi yerine, ona da ayrı takığım da neyse konu bu değil.

“Güzel sevdim, güzel de sevildim be ahiretliğim”

Aman canım, sevildin tabi. Askere gitti, döndü, seni de Aydın’a verdi ailen. Ne yapalım olmadı Firuze’m. Yıllar, yıllar geçti. Keşke de çıkmasaydı karşına Aydın Bey vefat edince.

  • Yok, deme öyle, boşuna dilime takılmıyor bu şarkılar. Geç kaldık zaten birbirimize. Ama şarkıda da söylüyor. Hala “vuslat” hayal değil.

Tutuşsun gün, vaktimiz varken…

Hiç sormadım ahiretliğim, inmezdin bu saatte sıcak olur diye sahil tarafı. Serin, sefalı sizin oralar. Tepeler diyorum, tepeler… Kulaklarımızda iyice işitmez oldu.

  • Mahalleden haber aldım, Firuze. Benden duy diye geldim.

Ahmet Bey… Ahmet Bey… Keşke de karşına çıkmasaydı.

Nereden bilecekti kalbinin 3 nefesi kaldığını…

PAYLAŞ
Önceki İçerikEylemsel Düşünce (Yönetim – Muhalefet)
Sonraki İçerikKlasik Romanların Sihiri
İnci Demirbağ
1989 yılında doğdu. İstanbul’da yaşıyor. Lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde tamamladı. Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenidir. Eğitimci olarak hayatını sürdüren İnci Öğretmen, yazı yazmaktan aldığı keyfi öğrencileriyle paylaşır, derslerinde şiir dinletileri yapar, okuduğu romanlar hakkında öğrencileriyle fikir alışverişinde bulunur. Şiiri sever,doğayı, sever,çok yazar,çok gezer.

3 YORUMLAR